KHK’lının şehit düşmesi ve utanmazlık üzerine… - Murat Sevinç

Evet, utanmazlık üzerine. Utanmazlar üzerine. Utanmayacaklar üzerine. Sünepelik üzerine. Görmezden gelme üzerine. Korkaklık üzerine. Riyakârlık üzerine. Kalın kafalılık üzerine. Aptallık üzerine. Arsızlık üzerine. Sahtekârlık üzerine… Muhalif görünüp tek bir risk göze almayan, rahatlarını kaçıracak tek bir sözcük sarf etmeyen, itibar dilencileri üzerine. Bakıyorum medyaya, sosyal medyaya, iki gündür. Şehit düşmüş KHK’lı yurttaşın ardından, duygulu bir

12 Eylül ve ‘yurttaşlığın’ süregiden imhası - Murat Sevinç

İdeal olan dışındaki herkes, bedbaht, bölücü, terörist, anarşist… Peki halk? Ah harika! Halk, işçiler, öğrenciler, dağlar kızı “Heidi” suretinde. Masum, iyi niyetli, altın kalpli, vatansever. Gel gör ki iyi niyetli halkın bir kısmı hainler tarafından kandırılarak kötü yola düşürüldü. İyi kalpli işçiler greve zorlandı. Altın kalpli öğrenciler kamplara ayrıldı. Sonuç? Bugün 12 Eylül. Darbenin 39’uncu

Her muhitte makbul olmayan bazı hal ve davranışlar… - Murat Sevinç

Kadınların içinde yer aldıkları cendereden çıkmaları hiç kolay değil. Hem tutucu kültürün, hem de o kültürün günlük yürütücüsü olan erkeklerin sıkı markajında yaşamak zorundalar. Biraz geçmişe gideyim. 1950’lerde büyük şehre göçen (ailemin de dahil olduğu) ilk kuşak kadın ve erkekleri belli açılardan –ki kılık kıyafet buna dahil- bugünkü çocuk ve torunları kadar kapalı, muhafazakâr bir

Dönecek devran, dönmeyecek devran… - Murat Sevinç

Selahattin Demirtaş, zeki, yetenekli bir siyasetçi. Herhalde içinizde ‘savunmasını’ okuyanlarınız çoktur. Dürüst, açık sözlü ve dirençli biri. Bu yüzden cezaevinde. Üç beş metrekarelik dünyasında ikinci hikâye kitabını çıkardı. Garibanları, dönen devranları ve belli ki kolay kolay dönmeyecekleri anlatırken, dışarıdakilerle hasbıhal ediyor. Memleketin en ciddi sorunlarından birinin, genel olarak kapitalizmin, günlük yaşamdaysa ‘sınıfsal’ kibrin sonucu belirginleşen

‘İlk 500 tutkusu’ (3): Başka dünyaların akademileri…

Bu hafta çok hoş gelişmeler yaşandı akademik dünyada. Bir rektör ipin ucunu birazcık kaçırıp devlet başkanına itaatin farz olduğunu söyleyiverdi. Harika. Çok sayıda imzacı akademisyeni atan bir diğer üniversitenin doçenti ise rüyasında sık sık Allah’ı ve Hz. Peygamber’i gördüğünü iddia etti TRT’de. Şahane. Türkiye’de bilimin ve üniversitelerin geleceği açısından umut verici gelişmeler bunlar. Zevkle, severek,