Senaryosu’nu Yılmaz Güney’in cezaevinde yazdığı ve Zeki Ökten’in yönettiği “Sürü” adlı film Locarno Film Şenliği’nde 4 ödül aldı (14 Ağustos 1979). Film ile ilgili tanıtım yazılarıı, kısa video ve film müziğini Özgür Denizli okurları ile paylaşıyoruz.
https://www.youtube.com/watch?v=CLvr8vMphzI
***
Yılmaz Güney’in filmin İngiltere’de gösterime girmesi dolayısıyla yayınladığı mesaj;
Değerli arkadaşlar,
“Sürü” en ilkel koşullarda, en zor şartlar altında bile devrimci demokrat bir sinema adamının isyan dolu çığlığını ve içten ağıdını sizlere ulaştırıyor. Bu ses ezilen halkımın onurlu sesidir. Bu ses, her şeye rağmen baskılara karşı direnişin, yasaklara, engellemelere meydan okumanın yiğit sesidir.
Bu sesi hiç kimse susturamaz. Çığlığımız, demokrat dünya kamuoyunu, halkımın ve ezilen dünya halklarının yüz yüze olduğu baskılara karşı hassas olmasına çağrıdır. Ülkem faşist diktatörlük altındadır. Baskının ve zulmün demir ökçeli çizmeleri altında ezilmektedir.
Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, halklar üzerinde anti demokratik baskılar varsa, insan hakları ayaklar altındaysa, bu sadece o acıları yaşayan halkların değil aynı zamanda dünya demokratlarının da sorunudur.
Kim ki kendi dışındaki baskılara kayıtsız ve umursamazdır, onlar da baskıların ve zulmün suç ortaklarıdır. Artık bağırmanın zamanıdır. Ölüm kusan mahkemeleri, idam sehpalarını, işkence odalarını lanetlemenin zamanıdır. Emekçilerin, demokrat aydınların sesini süngülerle susturmak isteyenlere gür bir sesle “DUR” demenin zamanıdır. Onurla yaşamanın tek yolu budur.
Fiziki olarak aranızda olamayacağım ama sesimi ve isyan dolu yüreğimin çarpıntılarını duyacağınıza inanıyorum. Şivan ve Berivan halkımın acılarını size ve İngiliz halkına anlatacaktır.
Bir gün halkım zulmü yenecektir.
Bir gün halkım kollarını saran paslı zincirleri parçalayacaktır.
Size ve İngiliz halkına sıcak ve en içten selamlarımı iletiyorum.
Selam… Bin selam…
Kaynak: wikisosyalizm.org
***
Filmin Künyesi:
Yönetmen: Zeki Ökten
Oyuncular: Tarık Akan, Melike Demirağ, Tuncel Kurtiz, Erol Demiröz, Levent İnanır, Yaman Okay
Tür: Dram, Süre: 129 dakika, Ülke: Türkiye
Merhabalar.
Blogumu açtığım günden bu yana sizlere sunduğum film önerilerini yabancı filmlere ağırlık vererek yapıyordum ama sonradan fikrimi değiştirip kendi yapımlarımıza da ağırlık vermeyi düşündüm ve bunun sonucunda da ilk olarak bir Yılmaz Güney filmi olan ”Umut” filmini sizler ile paylaştım. Daha sonra ise bu seneki 36. İstanbul Film Festivali’nde gösterimi yeniden yapılan ”Yol” filmini paylaştım. Bugün ise yine bir Yılmaz Güney filmi olan ”Sürü” filmini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu film Yılmaz Güney’in izlemiş olduğum üçüncü filmiydi ve diğer iki filme göre çok daha başarılı buldum. Birçok kişi ”Yol” filmini Yılmaz Güney’in en iyi filmi gibi değerlendirse de bana kalırsa izlediğim bu üç film içinde en iyi filmin ”Sürü” olduğunu açıkça söyleyebilirim.
Film için ağız alışkanlığından dolayı her ne kadar Yılmaz Güney filmi desem de filmin yönetmenlik koltuğunda ”Zeki Ökten” oturmuştur. Bu filmin senaryosu da ”Yol” filmi ile ortak bir kaderi paylaşmaktadır. Yılmaz Güney’in 1972-1973 yıllarında Selimiye’deki mahkûmiyeti sırasında kaba hatlarıyla yazdığı ”Sürü” filmi tıpkı ”Yol” filmi gibi En İyi 10 Türk Filmi arasında kendisine yer bulmuştur. Yapım yılı 1978 olan filmin gösterimi ise Mart 1979’dur. Yılmaz Güney filmin tamamlanmış halini ilk kez İmralı Cezaevi’nde izlemiştir. Bu filmin de almış olduğu birçok ödül vardır. 1980 yılında gerçekleştirilen Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ”En İyi Film” ve ”En İyi Müzik” ödüllerini almıştır. Film Türkiye dışında ise 1980 Londra’da ”En Yaratıcı ve Orijinal Film”, 1980 Antwerp ve 1980 Valencia’da ”Büyük Ödül”ü almıştır. Ayrıca 1979 Locarno’da ”Altın Leopar” ve ”En İyi Aktris (Melike Demirağ)” ödüllerini alarak rüştünü tüm dünyada ispatlamıştır.
Filmde bir aşiretin kırsal alandan büyük kente geçişini ve giderek çöküşü tüm yönleriyle ustalıkla anlatılmaktadır. Hayatlarını hayvancılık ile geçindiren ”Veysikan Aşireti” reisi ”Hamo”nun oğlu ”Şivan” düşman oldukları aşiret olan ”Halilan”ların kızı Berivan ile evlidir ve birbirlerini çok sevmektedirler fakat bu mutluluğun ardında büyük bir dram da vardır. ”Şivan” ve ”Berivan”ın evliliklerinden üç çocukları dünyaya gelmiştir fakat bu üç çocuk da bilinmeyen nedenlerden dolayı hayatlarını kaybetmiştir. Üçüncü çocuğunu da kaybettikten sonra hiçbir şekilde konuşmayan ”Berivan” kocasının ısrarlarına rağmen onunla dahi tek kelime etmez ve acısını içine gömer. ”Şivan”ın babası ”Hamo” ise düşman olan aşiretin bir kızı olan gelininin doğan çocuklarını bilerek öldürdüğünü düşünür ve onu uğursuz olarak nitelendirir. Bu duruma çok üzülen ”Şivan” ise her şeye karşın eşini çok sevmektedir ve ona en ufak bir öfke dahi duymamaktadır. Tüm bu olanların sonucunda aşiret reisi ”Hamo” gelin olarak aldıkları ”Berivan”ın aşireti olan ”Halilan”lar ile barışı bozarak düşman olurlar ve ”Berivan”ı ailesine göstermezler. ”Halilan” aşireti ise tüm bu olanlara karşın barış isteyerek kardeşleri ”Berivan” ile konuşmak isterler ama her seferinde aşiretlerine elleri boş dönerler. Aslında ”Şivan” kendi aşiretine nazaran daha ılımlıdır ve o da barıştan yana olarak eşinin kardeşleri ile konuşmasına izin vermek ister ama aşiretinin baskısı ile istemeyerek de olsa eşini kardeşleri ile konuşturmaz. İlerleyen zamanda ”Şivan”, babsı ile ”Berivan” yüzünden her seferinde takışır ve sonunda isyan ederek aşiretten ayrılacağını söyler. Bu noktada ise film başka bir yöne evrilir.
Aşiretin beslemiş olduğu sürünün Ankara’ya götürülmesi gerekmektedir ve ”Hamo”, oğlu ”Şivan” aşiretten ayrılmadan önce ondan son bir şey ister ve sürüyü beraber trenle ”Ankara”ya götürmeyi teklif eder. ”Şivan” teklifi kabul eder ama bir şartı vardır. Yanlarında ”Berivan”ı da götürmek istediğini söyleyip onu Ankara’da bir doktora götürüp tedavi ettireceğini söyler. Babası ilk başta bu teklife karşı çıksa da sonunda çaresiz olduğu için ”Şivan”ın teklifini kabul eder. Sürünün kalması için trenin vagonları kiralanır ama geçen seneye göre fiyatlar artmıştır ve daha yolculuğun ilk kısmında böylece sıkıntılar başlar. Sürü tren garına geldiğinde ise başlarına birbirinden kötü birçok felaket gelir. İlk başta tren garında çalışan görevliler rüşvet isterler ama almış oldukları rüşvet onları tatmin etmez ve tren hareket ettikten sonra ani frenler yaparak sürüdeki koyunların bazılarının bacaklarının kırılmasına yol açarlar ve sürüde eksilmeler başlar. Bir başka tehlike ise sürünün taşındığı vagonlarda daha önce zehirli maddelerin taşındığıdır. Tren istasyonları teker teker geçtikçe sürü bu zehirli maddenin kalıntılarından etkilenir ve teker teker telef olmaya başlar. Tüm bu olanları gören ”Hamo” küplere biner ve bunun sorumlusunu ”Berivan” olarak görerek onu uğursuz olarak görür. Yolculuğun ilerleyen saatlerinde bir anlık boşluktan yararlanan bir grup hırsız tren bir istasyonda durduğu sırada koyunların bir kısmını çalarlar. Pencereden dışarı bakan ”Hamo” bunu görür ama artık çok geçtir. Sürü teker teker azalmaktadır. Ağır bir tahribatın sonucunda Ankara’ya varan sürü satılacak yere gelir. Burada ise mal sahibiyle anlaşamayan ”Hamo” umduğundan daha az para alır neredeyse yok pahasına bu kadar rezilliği çekmiş olurlar. Burada bir arkadaşının yanında kalan ”Şivan” ise eşini doktora götürüp onun konuşması için elinden geleni yapar. Acaba ”Berivan” konuşabilecek midir? Aşiret sürüyü satıp istedikleri para ile memleketlerine dönebilecek midir? Tüm bunların cevabı ve daha fazlası için sizleri sinemamızın başyapıtlarından biri olan ”Sürü” filmini izlemeye davet ediyorum.
Filme genel baktığımızda dram kısmının oldukça başarılı yansıtıldığını görmekteyiz. Arka planda aşiretler arası çatışma, kadının hor görülmesi, devlet memurunun rüşvet istemesi, sermaye sahibinin acımasızlığı ve Güneydoğu’nun gelişmemişliğini biz seyircilere göstermesi açısından son derece başarılı bir filmdir ”Sürü” filmi. İçinde yaşadığı toplumu çok iyi gözlemleyerek bunu filmlerine çok başarılı bir şekilde aktaran Yılmaz Güney’in bu filmi kesinlikle izlemeye değer.
Film için verdiğim puan 10 üzerinden 9.
Hepinize sevgi, barış ve sanat dolu günler diliyorum.
Kaynak: Sanattakalalım
***
Haziran 1978… Tarık Akan, “Seninle Son Defa” filmi için Kıbrıs’a gitmeden önce senaryoyu cezaevinde yazan Yılmaz Güney’den alır. Akan, 1973’te Ses Dergisi’ne verdiği bir röportajda, bir çobanı oynamak istediğini belirtir. Ve Sürü’de bir çobanı oynayacaktır. Hocası Vasıf Öngören’le filmden önce karakter üzerine çalışır. Senaryoyu Kıbrıs’ta okur ve bu filmin çekimleri bittikten hemen sonra temmuz 1978’de Sürü’nün çekimleri için Siirt’in Pervari ilçesi Çemikari Yaylası’na gelir. Zor koşullarda, 50 dereceyi bulan sıcak havada, parasızlıktan çobanların ölen kuzularını yiyerek başlarlar. Daha sonra Kurtalan’daki çekimler başlar. Aynı zor koşullar burada da devam eder. Film ekibi, Ankara sahneleri için Kurtalan’dan Ankara’ya hareket eder. Fakat Prodüksiyon amiri ve film ekibinde para bitmiştir. Ekipte 30 kişi vardır. Parasız kalan ekip, trene binenlerden yemek alarak yolculuğa devam eder. Çekimler böyle gerçekleşir ve film ekibi Kurtalan’dan Ankara’ya 4 gün 4 gecede gelir.
Bu koşullar altında çekimleri gerçekleştirilen “Sürü”, Türk sinemasının en çok uluslararası ödül alan filmi oldu. Ve Tarık Akan, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En iyi erkek oyuncu” ödülünü kazandı.
Sürü’nün Oscar macerası ise ülke yönetiminin Yılmaz Güney yasağına takıldı. 1979 yılının en iyi filmlerini değerlendiren ve oylayan Akademi üyeleri, bir önceki yıla ait en iyi yabancı film dalındaki Oscar ödülleri listesini oluştururken Sürü’yü değerlendirmeye alamadılar. Çünkü yabancı film dalındaki Oscar ödüllerinde sadece ülkelerin resmi seçimleri (Los Angeles’a yolladıkları filmler) yer alabilmekteydi. “Sürü” filmi gösterime girdikten sonra, ülke yönetimi tarafından yasaklı filmler arasına alındığı için Oscar ödüllerine gönderilmedi. Uluslararası sinema sektörü ve basın tarafından “En iyi yabancı film” Oscar’ının en güçlü adayı olarak gösterilen “Sürü”, ülke yönetiminin Los Angeles’e filmi göndermemesinden dolayı Oscar ödülünü alamadı. (Aynı durum üç yıl sonra “Yol” filmi için de yaşanacaktır.)
ÖDÜLLER:
29. Uluslararası Berlin Film Festivali (1979 – Almanya), Sürü “en iyi film”, Zeki Ökten “en iyi yönetmen”, Tarık Akan “en iyi erkek oyuncu”, Melike Demirağ “en iyi kadın oyuncu”, Yılmaz Güney “en iyi senarist”, İzzet Akay “en iyi görüntü yönetmeni”, Zülfü Livaneli “en iyi müzik”
32. Locarno Film Şenliği (1979 – lsviçre) “en iyi film Altın Leopar”, Melike Demirağ (Rebecca Horn’la birlikte) “en iyi kadın sanatçı”, Yılmaz Güney “özel mansiyon”
17. Antalya Altın Altın Portakal Film Şenliği (1980) Sürü “en iyi film”, Tarık Akan “en iyi erkek oyuncu”, Melike Demirağ “en iyi kadın oyuncu”, Tuncel Kurtiz “en iyi yardımcı erkek oyuncu”, Yılmaz Güney “en iyi senaryo”, Zülfü Livaneli “en iyi müzik”
10. Antwerp Film Festivali (1979 – Belçika) Belçika Kraliyet Film Arşivi Ödülü ile Büyük Ödül
Londra Film Festivali (1980 – İngiltere) En Özgün ve Yaratıcı Film
Rotterdam Film Şenliği (1980 – Hollanda) Film Eleştirmenleri seçiminde ilk üç filmden biri
Valencia Film Festivali (1980 – lspanya) Büyük Ödül.
Belçika Film Eleştirmenleri’nin seçiminde (1980) Büyük Ödül
Sinema Yazarları Dernegi, 1979-1980 Mevsiminin En İyi Filmi
Kaynak: https://tr-tr.facebook.com/TarikAkanOfficial/posts/1802064013357555:0
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…