Cizre’de sağlık gereksinimi olan insanlara sağlık koridorunun açılması için yola çıktığımız yani mesleki sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalıştığımız için yargılanmaya başlayacağımız davanın ilk duruşması 28 Eylül 2018’de (yarın) Mardin 3. Ağır ceza mahkemesinde görülecek.

Ocak 2016 da Şırnak’ın Cizre ilçesinden yazılı ve görsel basına yansıyan ve sosyal medyada günlerce duyurusu yapılan sivil insanların bodrum diye tarif edilen mekanlarda uzun süredir masur kaldıkları, içlerinde yaralıların bulunduğu ve bazılarının durumunun ağır olduğu yönünde bilgiler ulaşıyordu. Yine aynı dönemde bu yaralılara güvenlik gerekçesi ile ambulans ve sağlık personelinin ulaş(a)madığı/ulaştırılamadığı ifade ediliyordu. Özetle bazı insanların sağlık hizmetine acilen ihtiyacı olduğu ve bu insanlara güvenlik vb. çeşitli gerekçelerle sağlık hizmetinin götürülemediği, bu insanların hastanelere naklinin gerçekleştirilmediği çeşitli kanallardan çok yönlü olarak ifade ediliyordu.

Bizler yaşamdan yana olan bir mesleğin mensupları olarak yaşam hakkının en kutsal hak olduğuna inanıyoruz. Hiç bir şeyin insan yaşamından daha kıymetli olmadığına biliyoruz. Mesleğimizin kiymetinin yaşatma çabasından aldığının farkındayız. Bu nedenle savaş veya çatışma alanlarında dahi bizlere ihtiyaç duyan herkese, her yerde gerekli sağlık bakımını sunma sorumluluğumuz her durumda var olduğunun farkındayız.

Bizler yaşatmaya adanmış bir mesleğin mensupları olarak mesleği pratiğimizde içinde yaşam için gecemizi gündüzümüze katıp çabalarken, her biri bu ülkenin vatandaşı olan insanların yardım çığlığına kayıtsız kalmamız mümkün değildi. İşte bizleri sağlık koridorunun açılması için harekete geçiren de tam da bu sağlıkçı sorumluluğumuz ve yaşatmak için içtiğimiz anttı. Çünkü bizler insanların din, dil, ırk, cinsiyet, etnik yapı ve siyasi görüşüne bakılmaksızın sağlık hakkına sahip olması gerektiğine, sağlıkçıya gereksinimi olduğunda bu erişimin mümkün olan en kısa sürede sağlanması gerekliliğine inanıyoruz. Çünkü tıpta hasta ve sağlıklı insan vardır, düşman, terörist, polis, asker veya sivil gibi kavramlar tıbba ait terimler değildir ve sağlık bu terimler üzerinden tanımlanmamalıdır/tanımlanamaz.

Uluslararası insancıl hukukta da çatışma ve savaş anlarında da sağlıkçılara sorumluluk yüklemiştir. Cenevre sözleşmeleri ve ek protokolleri gereği de sağlıkçıların savaş alanlarında, siviller ile savaşma yeteneğini kaybetmiş savaşçılara sağlık bakım ve yardımı yapma sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk nedeniyle sağlıkçıların çatışma ve savaş alanlarına girme hakkı bulunmaktadır. Bu çerçevede, dokunulmaz sağlık sembolleri vardır.

Bizler hekimiz/Sağlıkçıyız. Bizlere gereksinimi olan herkesi yaralı kim olursa olsun hastaneye yetiştirmek için her türlü çabayı göstermemiz mesleki etik kurallarımız gereğidir. Kim olursa olsun, suçları ne olursa olsun, öncelikle bu insanların tedavi olma hakkını savunmak görevimizdir. Önce tedavi ederiz, sonra yargıya gider varsa bir suçu cezasını bu biçimde alması gerektiğine inanırız.

İşte saydığımız tüm bu gerekçelerle yargılanmakta olduğum TTB ve SES yöneticisi/aktivist arkadaşlarımla birlikte o dönem sağlık hizmetlerine acilen ihtiyacı olanlara sağlık koridorunun açılması, yaşam koridorunun oluşması için Cizre’ye doğru yola çıktık. Yola çıktığımızda isimlerimiz ile birlikte uzmanlık alanlarımızı, mesleklerimizi, çalıştığımız hastaneleri belirten bir duyuru ile ilgili yerlere; hekim milletvekilleri aracılığı ile Sağlık Bakanlığına, TTB ve SES örgütlerine bildirerek bir sağlık koridorunun açılması durumunda ambulans ile birlikte acil sağlık gereksinimi bulunan yaralıları hastanelere taşıyabileceğimizi ifade ettik. Cizre’de tedavi edici ve acil sağlık hizmetleri verilemez, sağlık hizmeti sunan merkezler ile sağlık çalışanları görevlerini yapamaz olduğu bir ortamda gönüllü olduğumuzu, amacımızı sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna açık bir biçimde ifade etmemize rağmen tüm çabalarımız ne yazık ki sonuçsuz kaldı. Israrlı girişimlerimiz engellendiği ve sağlık koridoru oluşturulamadığı için yaralıların bodrum diye tarif edilen mekanlardan çıkarılmadı. Sonuç itibariyle günlerce yardım çığlıkları duymazdan gelinen yaralılar hayatta tutunmaya çalıştıkları bodrum katından yanmış kemikleri çıkarıldı. Bir hekim olarak Metastatik (yayılmış) kanser hastasının ömrünü bazen sadece 2-3 ay uzatmak için kimi tedavileri (kemoterapi vb) gecemizi gündüze katarak uygulamaktayız. Zorlu eğitim süreçleri ve meslek yaşamımız boyunca çok özverili bir şekilde mesleğimin gereğini, gereksinim olan her yerde sağlık hizmetini sunmaya çabalarız. İçlerinde sağlık çalışanlarının da olduğu birçok sivil ölümler yaşandığı bir ortamda ağır yaralı olanların yardım çığlıklarına cevap olmak için yola çıkmamız bu çabaların devamı niteliğindedir. İsnat edilen suçları kabul etmemiz mümkün değildir. Talimat aldığımız biri varsa bu Hipokrat, üyesi olduğumuz bir örgüt varsa yönetici olmaktan onur duyduğum TTB ve SES örgütleridir.

Sonuç olarak yaşatmak için yola çıktık, bu çabamız ile onur duyulmalı ve bu çabaya ceza değil ödül talep edilmeli(ydi).

 

Kaynak: Evrensel

*Halis Yerlikaya: TTB, Merkez Konsey üyesi

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…