“Vakit şimdi el birliği ile Pandora’nın kutusunun kapağını aralama vaktidir. Vakit umudu en azından kutunun kındırığına çıkarabilmektir. Sonrasında da o aralıktan çekip elden ele yeryüzüne yaymakta.”

Prometheus Yunan Mitolojisinin asi çocuğudur. Tanrı ile insan denkleminde ağırlığını insandan yana koyması ile bilinir. Ne de olsa ilk insanı gözyaşı ile yoğurduğu balçıktan kendi elleriyle yaratmıştır. Gözünü budaktan sakınmaz Prometheus. Çakşır otunun sapına sakladığı ateşi tanrılardan çalar. Bu nedenle de Zeus tarafından cezalandırılır. Kafkas dağında bir kayaya zincirlenen Prometheus’un karaciğerine bir kartal musallat edilir. Kartal her gün gelip Prometheus’un yendikçe yenilenen karaciğerini didikler. Ta ki kartal Herakles tarafından öldürülene kadar.

Zeus ateş hırsızına cezasını vermiştir. Ancak içi soğumaz Zeus’un, ona göre ateşi çalan kadar kabul eden de cezalandırılmalıdır. Bunun için de balçıktan bir kadın yaratması için Hephaistos’u görevlendirir. Yunan mitolojisindeki ilk ölümlü kadın böylece yaratılmış olur. Zeus güzeller güzeli Pandora’yı Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a gönderir. Epimetheus Pandora’yı görür görmez vurulur ve ertesi gün evlenir. Zeus’un planı tıkır tıkır işlemektedir. Hemen Pandora’ya düğün hediyesi olarak bir sandık ya da bizim bildiğimiz şekliyle bir kutu gönderir. Pandora büyük bir heyecanla kutunun kapağını açar ve açmasıyla da kutunun içerisine gizlenmiş olan pişmanlık, öfke, kibir, keder, ıstırap, yalan, riya ve hastalıklar yeryüzüne yayılır. Pandora apar topar kutuyu kapatır ve böylece umut kutunun içerisinde kilitli kalır. İşte biz insanlar o günden beri o umudun peşindeyiz.

14 Mayıs 2023 seçimleri öncesi yazdığım son yazıma “Seçimlere 3 gün kaldı. Türkiye önemli bir yol ayrımında. Bakalım cumhurbaşkanlığı seçimlerini Recep Tayyip Erdoğan’ın o kareli “winner” ceketi mi kazanacak, yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’nun mütevazı mutfağı mı?” cümleleri ile başlamıştım. Bu satırları yazarken umudun Pandora’nın kutusundan çıkıp Kılıçdaroğlu’nun mutfağı aracılığı ile insanlar arasında yayılacağını umuyordum. Ama olmadı. En azından şimdilik.

“Oy hırsızlığı oldu mu, olmadı mı; sandık güvenliği alındı mı, alınmadı mı; ıslak imzalı sandık tutanaklarının hepsine ulaşıldı mı, ulaşılmadı mı?” soruları halen tartışılırken ittifaklar arası kartlar yeniden dağıtılmaya başlandı. Temel argümanını Türk milliyetçiliği ve göçmen düşmanlığı üzerine bina eden bir ittifakın cumhurbaşkanı adayı bir yana desteğini açıklarken ittifakın büyük partisinin genel başkanı da diğer tarafa desteğini açıkladı. Hadi gel de işin içinden çık.

İşin içinden çıkmak için kimimiz bağrımıza taş basarak, kimimiz ayağını sürüyerek, kimimiz de koşar adım sandığa gidecek ve oyunu kullanacak. Daha doğrusu 28 Mayıs’ta sandığa gitmek ve oyumuzu kullanmak zorundayız. Çünkü yalanın geçer akçe olduğu bugün Pandora’nın kutusunu aralayabilecek başka bir aracımız yok. Onlarca yıldır kâh seçimlerde, kâh devlet kapılarında, kâh cezaevlerinde, kâh üniversitelerde, kâh fabrikalarda umudu gün ışığıyla kavuşturmak için uğraşıp durduk. Ama olmadı.

Cemal Süreya’nın Yarımada şiirinde dediği gibi “Biz kırıldık, daha da kırılırız” dedik ve bir çay demleyip devam ettik. Çünkü o zamanlar şiirde dendiği gibi katilin öldürdüğünü, hırsızın çaldığını bilmediğine inancımız kısmen de olsa vardı. Oysa şimdi katilin öldürdüğünden, hırsızın çaldığından eminiz ve umut Pandora’nın kutusunun kuytuluğunda.

Vakit şimdi el birliği ile Pandora’nın kutusunun kapağını aralama vaktidir. Vakit umudu en azından kutunun kındırığına çıkarabilmektir. Sonrasında da o aralıktan çekip elden ele yeryüzüne yaymakta.

Seçime 3 gün kaldı. Evet, bugüne kadar çok kırıldık. Evet, umut etmekten de yorulduk. Ama iyi biliriz yorgunluk kahvesinin bizleri nasıl tazelediğini. Şimdi bir fincan kahve koyup Cemal Süreya’nın dizelerini umudumuza katık yapalım;

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında”

Kaynak: Evrensel

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…