Gün geçmiyor ki bizleri hayrete düşüren, hem üzüp hem gülümseten, ortaya karışık yeni kavramlarla karşılaşmayalım. Bunların en sonuncusu da “sokak köpekleri terörü”. Özetle, sokak köpeklerinin birer terörist ilan edilmesi! Kavramların ne derece tutarlı olduğunu ölçecek bir cihaz henüz geliştirilemedi o nedenle ölçüsü kaçmış kavramları terazi mantığına koymak çok zor. Ama biz yine de kavramlara açıklık getirmek ve sorunu biraz daha derinlemesine incelemek adına ilerleyelim.
Terör ve terörist
Türk Dil Kurumu açıklamalarına göre terör; cana kıyma, yakıp yıkma, korkutma demek. Bu eylemlerin yapıcısı olarak terörist ise; ülkenin bölünmez bütünlüğünü ve sosyal düzeni tehdit eden, bunu da inandığı ideoloji ve değerler için yapan kişi. Bu tanımlar net olarak insanı ve insan gruplarını tanımlıyor. Köpeklerin bir ideolojisi olmadığına göre asıl hedef sokak köpeklerini besleyen, bakan, koruyanlara karşı oluşmakta.
Burada ikili bir kıskaç var. Birincisi, “sokak köpekleri terörü” denilerek asıl terörü yani türcü terörü gizlemek. İkincisi de bu söylem üzerinden asıl hedefe (besleyen, bakan insanlara) karşı kamuoyu oluşturabilmek.
Terör ve terörist kavramlarının akademik anlamda net tanımlarını, herkes için aynı anlama gelen açıklamalarını bulmak neredeyse imkansız. O nedenle herkes kendi terör ve terörist kavramını rahatça kurabiliyor. Örneğin; “ülkemde kutup ayısı terörüne son” ya da “Venüs’ten gelen dinozorların terörüne hayır”, “geceleri sokakta dolaşan timsah teröründen bıktık” gibi…
Gelelim asıl meseleye
Türcülük, özü itibariyle insanı merkeze koyan ve geri kalan her şeyi onun emrinde ve çevresinde kabul eden bir anlayış. İyilik ve yararlılık tanımlarını insana göre yapan türcü yaklaşımda insanın sınırsız ihtiyaçlara sahip olduğu ve gezegenin tüm kaynaklarının bu yönde kullanılması savunuluyor. Oysa biliyoruz ki dünyanın kaynakları sınırlı ve sonludur. İnsanın ihtiyaçlarının sınırsız oluşu ise uydurmadan başka bir şey değildir.
Yarar kavramını da bu şekliyle değerlendirmek mümkün. Doğal tüm varlıkların yarar adı altında doğal kaynağa dönüştürüldüğünü görüyoruz. Görmek istemeyenler pet şişelerde satılan sulara, GDO’lu ürünlere, soluyamadığımız havaya, yanan ormanlara, kesilen ağaçlara baksınlar.
Kapitalist sistem bilindiği üzere, “para-meta-daha fazla para” döngüsü üzerinden işlemekte. İşleyişi hayvanlar üzerinden kurarsak “para-mama (bakım/aksesuar)-daha fazla para” söz konusu. Yani mamanın sürekli satılması ve daha fazla para kazandırması gerekmekte. Fakat sokakta yaşayan can dostlarına mama yerine evinde pişen yemeği veren, özel bakım yerine kurumsal veterinere götüren, özel aksesuar almak yerine evinden battaniye seren birisi ve beslediği can dostları bu döngünün dışında kalır. O vakit sermaye kâr elde edemez ve saldırganlaşır.
İşte asıl teröristin kimliğine ulaşmış durumdayız. Türcü terörizmi yücelten ve bunun ardından para kazanan asıl terörist, dev tekellerin sahibi sermayedarın kendisidir. Sokak köpekleri ise bu denklemde yer alan son halkadır hatta alakaları bile yoktur.
Bunun da mı suçlusu sokak köpekleri?
Türcü terör sadece sokak köpeklerine saldırmıyor. Aynı zamanda ağaçlara, bitkilere, kısacası yaşayan her şeye saldırıyor. İşte birkaç rakamsal gerçek: Dünyada her yıl ortalama 56 milyar çiftlik hayvanı yemek için öldürülüyor. Bunlara deniz canlıları da dahil edildiğinde sayı 150 milyar civarına ulaşabiliyor. Yine her yıl ortalama 18 milyon hayvan deneylerde, 7 milyon hayvan da av cinayetlerinde öldürülüyor.
Türkiye’de 2020 yılında 22 milyon hayvan işkence, 3 milyon hayvan da cinsel şiddet nedeniyle öldürülmüş. Son 40 yılda Marmara Denizi’nde 19, Karadeniz’de 17 balık türünün nesli tükenmiş. Kırmızı listede olan ve her an gezegene veda edecek duruma gelmiş 140 bin civarında bitki ve hayvan türünün bulunduğu bildirilmekte. Yine Türkiye’de Anadolu Parsı, Doscas Ceylanı, Alageyik, Akdeniz Foku gibi türler her an yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Her geçen gün denizler daha da kirleniyor, göller, nehirler kuruyor, toprak vasfını yitiriyor, hava solunamaz bir hâl alıyor. Yakın gelecekte “bir damacana su alana bir tüp hava bedava” kampanyaları ile karşılaşacağız!
“Son ağaç kesildiğinde” diyen Kızılderili liderin büyük öngörüsünün gerçekleşmesine sanırım az kaldı. Köprüden önceki son çıkışın son levhasında yazılanlar uykumuzu kaçırmaya yetecek türden olabilir: “Üzülmek için çok geç kaldınız.”
Bitirirken
Genel anlamı ile; parti=hükümet=devlet=şirket modelinin geçerli olduğu kapitalist sistemlerde, rant=kâr=siyaset=etkisiz muhalefet dörtlü eşitliği ile sık sık karşılaşmak mümkün. Etkisiz muhalefetin özellikle ekoloji mücadelesinde (orman yıkımları) ve hayvan hakları mücadelesinde (sokak köpekleri) iyice geriye çekildiğini, alanı büyük oranda iktidara bıraktığını söyleyebiliriz.
Bu alanlar da iktidara yakınlaşan etkisiz muhalefet yerine başka bir dörtlünün hayata geçirilmesi gerekmekte.
Ekoloji mücadelesi=Kimlik hareketleri=Hayvan hakları mücadelesi=İşçi sınıfı hareketi. İşte bu dörtlü daha etkin bir muhalefet yürütebilir. Yürütebilir diyorum; çünkü eldeki en iyi seçenek bu ve şimdilik daha iyisi yok.
Dikkat ettiyseniz etkili muhalefet dörtlüsünün en zayıf halkası hayvan hakları mücadelesi olarak görülmekte ve o nedenle, bilinçli olarak oraya hücum edilmekte. Sokak köpekleri üzerinden dörtlünün diğer ayaklarına karşı da aynı basıncın uygulanması hedefleniyor diyebiliriz.
Bir araya gelirsek kazanacağımız kesin değil. Ama bir araya gelemezsek, etkisiz muhalefetin peşinden gidersek kaybedeceğimiz kesin!
Kaynak: Sendika.org