Yürüyüşlerimize güdüler ve içgüdüler yön verir. Medeniyet içgüdülere ve doğal dürtülere hakim olma bilinci ve becerisiyle doğru orantılı olduğundan biz tercihimizi fetih medeniyetinden yana kullanıyoruz. Doğru orantı da zaten aritmetik mi geometri mi öyle bir yerde geçiyor ve her türlü düğüm kılıç darbesiyle çözülebileceği için denklemler bize vız gelir. İşte buna kısaca fetih medeniyeti diyoruz.
Avrupa’nın fatihleri papanın kapısını çalardı; altın ve dua için. Savaşın finanse edilmesi yetmez, kutsanması da lazım. Başka türlü efsane nasıl yazılır ki! Binlerce yıl geçse değişen ne var? Hiç. Üç beş serhatte büyük devlet mefkûresi dönüyor! MSB Hulusi Akar bir operasyon odasından ötekine varıyor. Kâh Hatay’da, kâh Hakkâri ve Şırnak’ta kâh Trablus’ta. Teftiş ve dahi
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle tüm sanıkların beraatına karar verdi. Gerekçeli karar 15 gün içinde açıklanacak Yargı, TSK’nin Afrin Harekâtı’na karşı “Afrin’e saldırı kaosu derinleştirir” başlığıyla açıklama yapan KESK Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi 7 kişi hakkında açılan davada beraat kararı verdi. KESK MYK, TSK’nin Afrin’e yönelik Ocak 2018’de düzenlediği askeri
Raporda Türkiye’nin, Serêkaniyê (Resulayn) ve Girê Spî (Tel Abyad) kentlerine yönelik askeri harekatında 180 sivilin yaşamını yitirdiği kaydedildi Uluslararası Af Örgütü yılık raporunda, Türkiye’nin 9 Ekim’de Rojava’nın Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine yönelik saldırılarında 180 sivilin yaşamını yitirdiğine yer verdi. Yine Türkiye ve desteklediği cihatçı gruplarının kamu alanları, okullar, ekmek fırınları ve sivil yerleşim yerlerine
İdlib yine az çok konuşulan bölge; Afrin’e sıra gelince ‘beka sorunu’ ve ‘ulusal güvenlik’ argümanıyla her şey bir anda karartılıyor. Kırmızı hat devreye giriyor; devletin âli çıkarları fısıldanıyor. TSK’nin yedeğine takılan cihatçı zümrenin suçlarına dair gerçeğe dokunanlar ihanetle suçlanıyor! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İdlib ve Afrin’de ışığı görmüş. Ya da hidayete ermiş mi demeli.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kritik tüm süreçlerde AKP iktidarını savunması ve Kürt karşıtı cepheye tam destek vermesi, konumunu yeniden tartışmaya açtı. Kılıçdaroğlu, “Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz” diyerek HDP’ye ve muhalefete yönelik baskıların fitilini ateşleyen milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırılmasında AKP-MHP blokuna destek vermişti. Bu kararı Genelkurmay ile görüştükten sonra aldığı iddia edilen Kılıçdaroğlu, bu kez de
Belki de sorun son tekmenin gelmesini beklemekte. Tekmeyi yiyene kadar ağzını açmamakta, ‘gittiği yere kadar’ demekte. Daha beteri, tekmeyi yese de ağzını açamamakta… Hürriyet’teki son işten çıkarmaları yorumlayan gazeteci Ruşen Çakır, isabetli bir benzetme yapıyor: Gazeteler, ana akım medya artık “yaşayan ölüler”e dönüşmüş durumda. Çakır’ın isabetli olduğu kadar acıklı medya tarifini dinlerken aslında Türkiye’de hemen her kurum ve sektörün benzer
Bölgeyi elinde tutan ÖSO gruplarının bilgisi olmadan gerçekleştirilmesi mümkün olmayan olaylarda, evler kimliği meçhul saldırganlar tarafından yağmalanıyor ve silahlı soyguna maruz kalıyor. Absi Sümeysim “Zeytindalı Operasyonu” operasyonu bölgesi, bir başka ifadeyle Türkiye tarafından desteklenen Suriyeli grupların hâkim olduğu Kuzey Suriye’deki Afrin bölgesi, bölgeyi elinde tutan grupların denetimi altında meydana gelen güvenlik kaosu nedeniyle sıkıntılı günler
167 değil bir milyon 167 imzalı “Savaşa hayır! Yurtta sulh, cihanda sulh” imzalı bildiriler/mektuplar çıktığı anda, bilin ki sorunların çözüm yolundayız Haberi, Kemal Göktaş’ın Diken’deki 9 Ağustos tarihli yazısından öğrendim. 18 ay önce, Afrin harekâtının hemen öncesinde TBMM’deki bütün milletvekillerine gönderdiğimiz 167 imzalı mektup hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş. Barış istemenin,
Fehim Taştekin Türkiye-Suriye sınırı yeniden hareketli. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) birkaç gündür Suruç ve Akçakale’ye askeri yığınak yapıyor. Birinin karşısında Kobani, diğerininkinde Tel Ebyad (Grê Sipî) var. TSK’nın askeri yığınağı Rojava’da, 19 Temmuz 2012’den beri Kürtlerin öncülüğünde şekillenen “demokratik özerklik” projesini çökertmeye yönelik bir müdahalenin hazırlığı olarak görülüyor. Hükümet “ulusal tehdit” ve “beka meselesi” olarak
