Su Gender’in düzenlediği, Merkez direktörü Ayşe Gül Altınay ile Prof. Dr. Fatmagül Berktay’ın konuşmasıyla başlayan Şirin Tekeli Araştırma Ödülü toplantısında 2017 ödülü çalışmaları paylaşıldı, 2018 araştırma ödülleri açıklandı.
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi’nin (Su Gender) düzenlediği Şirin Tekeli Araştırma Ödülü Konferans ve ödül töreni Karaköy’deki Minerva Palas’ta yapıldı.
Minerve Palas’taki 2017 Araştırma ödülü sahiplerinin çalışmaları sunuldu, 2018 araştırma ödüllerinin açıklandı.
Buluşma SU Gender Direktörü Ayşe Gül Altınay’ın konuşmasıyla başladı. Altınay, Şirin Tekeli’yle tanışması üzerinden kendisinin ve de kuşağının feminizm yolculuğunu paylaştı.
Prof. Dr. Fatmagül Berktay: Hüzünlü bir mutluluk
Programın açılış konuşmasını Şirin Tekeli’nin yakın dostu, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi siyaset bilimci Prof. Dr. Fatmagül Berktay yaptı.
“Şirin Tekeli: Eşitliğe ve Özgürlüğe Adanmış Bir Yaşam” başlıklı konuşmasında Berktay, Şirin Tekeli’nin kadın mücadelesine olan katkılarını anlattı:
“Şirin Tekeli, bir özgürlük savaşçısıydı. Şirin, dinlemeyi, dostluk etmeyi çok iyi bilen bir insandı. Şirin, benim için önemli bir sığınak ve dayanak oldu. Her zaman yeni pencereler açardı. Burada konuşmak benim için hüzünlü bir mutluluk.
“Eminim, Şirin burada olsaydı çok mutlu olurdu. Daima gençlere el veren onları yükseltmeye çalışan bir insandı. Önemli bir siyaset bilimciydi. Şirin’in dönüştürücü bir etki yaptığını düşünüyorum. Şirin, her zaman kadın hakları mücadelesiyle demokrasi mücadelesini birleştiren bir noktada durdu.”
Bolat: “Hiper-erillik yayılıyor”
Berktay’ın yönettiği ilk oturumda Demet Bolat, Aylin Demir ve İclal Ayşe Küçükkırca Şirin Tekeli Ödülleri kapsamındaki çalışmalarını paylaştı.
Demet Bolat, “Müştereği kurmak Türkiye’de Kolektif Mekanlarda Kadınlar” başlıklı çalışmasında Ankara, Batman, İzmir ve İstanbul’daki kadınların buluştuğu mekanları anlattı.
* Türkiye’de kutuplaşmadan beslenen popülist rejimin bir de erkeklik hali var. Toplumsal özneler de sürekli olarak bu hiper-aktifleşmiş erkekliğe özeniyor.
* Toplumsal özneler hiper-erkeklikle özdeşleştirmeye çalışılıyor ve bu da politik iradelerin iğdiş edilmesine neden oluyor.
* Kadınlar, kolektif bu mekanlarda birarada olmaktan çok keyifliler, evde de bulaşık yıkamak, temizlik yapmak gibi benzer işler yapmalarına rağmen bundan keyif aldıklarını söylediler. O kolektif mekanlar için bir şey yapmak kadınları çok mutlu ediyor.
Toplum merkezleri çalışması
Aylin Demir “Ankara’daki yerel yönetimlerin kadınlara yönelik toplum merkezleri üzerine bir inceleme” başlıklı sunumunda Mamak ve Altındağ’da belediye yöneticileriyle ve o bölgelerde yaşayanlarla da görüştüğü çalışmasını paylaştı.
* Talep ve sınıfsal konuma göre merkezlerin yapıları değişebiliyor. Her yerde kurslar açılıyor. Mamak’ta cilt bakımı, saç bakımı, kuaförlük, dikiş nakış gibi kurslar var mesela. Belediye açıyor bu kursları.
* Mahallelinin talebinden de bağımsız değildi kurslar.
* Yerel yönetimlerin kurduğu bu merkezlere genelde başörtülü ve ev kadınları geliyor. Burjuva kesimin yanı sıra daha çok alt gelirli kadınların geldiğini gözlemledim.
Küçükkırca: İttifak, dayanışma, çelişki
İclal Ayşe Küçükkırca, “İttifak, dayanışma ve çelişki kavramları ışığında Türkiye’de kadın / feminist hareketler” başlıklı çalışmasını sundu.
Küçükkırca İstanbul, İzmir, Ankara, Diyarbakır farklı kadın hareketlerinden birçok kadınla 30-60 dakika arasında görüştüğünü söyledi.
* İttifak, dayanışma ve çelişki kavramlarına odaklandım.
* Araştırmam, altı farklı kadın hareketinin ilişkilerinin hangi dönemlerde daha kısırlaştığını, daraldığını ve hangi dönem filizlendiğini ve ne şekillerde filizlendiğini (dayanışma ya da ittifak) ortaya çıkarmak üzerinedir.
Altı farklı kadın hareketi
* Araştırma yaptığım Türkiye’deki kadın hareketleri şöyle: Türkiye Feminist Hareketi (TFH), Özgür Kadın Hareketi (ÖKH), LGBTİQ+ Hareket, Sosyalist Kadınlar (SK), Dindar/Müslüman Feminist Kadınlar (DK/MFK), Cumhuriyetçi Feminist Kadınlar (CFK)
* Araştırmanın sonuçları özetle şöyle: “Barış dönemlerinde ittifak ve dayanışma ilişkilerinin daha rahat geliştiği ve çelişkilerin daha rahat atlatıldığı; Çatışma dönemlerinde; Kürt bölgesi ve Türkiye’nin batısındaki hareketler arasında sert bir kopuş yaşandığı, kentlerin içindeki farklı kadın hareketlerinin birbirlerine daha çok yaklaştığı ve dayanışma ve ittifakın arttığı gözlemlenmektedir.”
Feminist yazın ve yayıncılık
Ecehan Balta, Çoşku Çelik, Rüya Telli ve Sezin Çilingir’in çalışmalarını paylaştığı oturumda ilk olarak Balta ve Çelik, “Maden işçisiyle “Ev”li: Burada kadınlar hiç durmaz kızım” başlıklı bildiri sundu.
Sezen Çilingir ve Rüya Telli’nin birlikte hazırladığı sunum sonrası Fatih Altuğ “Osmanlı kadın yazarlık alanı (1895-1908)”, Yonca Güneş Yücel, Gözde Orhan “Türkiye yayıncılık hayatının yeni aktörleri olarak kadın” başlıklıçalışmalarını paylaştılar.
150 yazardan 110’u kadın, 40’ı erkek
Fatih Altuğ’un kadın dergileri üzerine yürüttüğü çalışmasında öne çıkanlar şöyle:
*1887’de üç dergi, 1888’de hemen hepsi kapanmış. 1914’te sekiz çıkmış. 1895 öncesinde olabilecek makale 200 ( şiir öykü ilan bir yıl içinde) bin 100 civarında çıkıyor. 1908’e doğru yavaş yavaş azalış var. 1895’de 150 yazar var 110’u kadın.