Şiddete maruz kalan kadına polis, “Olayı abartıyorsunuz, burada sesiniz böyle çıkıyorsa kim bilir evde neler yapmışsınızdır” dedi.
Kadın Dayanışma Vakfı (KADAV) Kadın Danışma Merkezi kendilerine yapılan başvurular ve sunduğu destek doğrultusunda 2018 Faaliyet Raporu hazırladı. Rapora göre vakfın danışma merkezine başvuruda bulunan kadınların yarısından fazlası, maruz kaldığı şiddetle mücadele için destek istedi. Rapor yasal süreçlerin kadınlara güven vermediğini de bir kez daha ortaya koydu. Birçok kadın şiddet uygulayan eşlerinden bir an önce uzaklaşabilmek için neredeyse hiçbir hak talep etmeden boşandı. Maruz kaldığı şiddet sonrası polise giden bir kadın “Olayı abartıyorsunuz, burada sesiniz böyle çıkıyorsa kim bilir evde neler yapmışsınızdır” yanıtını aldı.
Rapora göre 2018 yılında vakfın danışma merkezine 776 kadın başvuruda bulundu. Kadınların yüzde 54’ü (415 kadın) maruz kaldığı şiddetle mücadele etmek için vakfa başvuruda bulundu. Bu kadınlar arasında temizlik işçisinden, eğitim danışmanına, doktordan, bulaşıkçıya birbirinden farklı alanlarda çalışan kadınların yanısıra Türkiye’de sığınmacı veya mülteci olarak yaşayan kadınlar da (12 kişi) yer alıyor.
Merkeze başvuran kadınların yüzde 21’i çocuk sahibi değilken, çocuk sahibi olan kadınların yüzde 19’unun çocukları da kadınlara şiddet uygulayan kişilerin şiddetine maruz kaldı.
2018 yılında kadın danışma merkezine başvuran kadınların yüzde 87’si hakaret, aşağılama, hareketlerini kısıtlama, iftira, şantaj, kıskançlık bahanesiyle üzerinde baskı kurma, suçlama, çocuğunu göstermeme, zarar vermekle tehdit etme, evden kovma, öldürmekle tehdit etme, istemediği şeyler için zorlama gibi farklı biçimlerde psikolojik şiddete maruz bırakıldı. Psikolojik şiddete maruz kalan kadınların 205’i aynı zamanda fiziksel şiddete de uğradı.
Vakfa danışan kadınların yüzde 56’sı fiziksel şiddete (tokat, darp etme, silahla vurma eve kapatma, bıçaklama, tedavi olmasına engel olma, üzerinde sigara söndürme, balkondan aşağı atma vb.) maruz kaldı. Yüzde 45’i ise ekonomik şiddet yaşıyordu. Kadınlar ekonomik şiddeti eşyasını çalma, çalışmasına engel olma, maaşını elinden alma, mahkeme tarafından belirlenen nafakayı ödememe, evin ihtiyaçlarını karşılamama, ziynet eşyalarına el koyma, ortak evin satılması, imzasını taklit ederek borçlandırma, aile içinde mal paylaşımında kız çocuğuna pay vermeme gibi şekillerde yaşadılar.
Danışanların yüzde 24’ü cinsel şiddete maruz kalırken, 49 kadın ise sevgili, eski sevgili, baba, arkadaşının sevgilisi gibi sosyal çevrelerinden tanıdıkları erkeklerin uyguladığı dijital şiddete (izinsiz şekilde uygulama indirerek telefonunu takip etme, ısrarla mesaj atma ve arama, cinsel içerikli fotoğraflar gönderme, sosyal medya hesaplarını ve e-mail hesabını kontrol etme, kadının adına sahte hesap açarak fotoğraf paylaşma vb.) maruz kaldı.
Kadınların yüzde 53’üne şiddet uygulayanlar eşleriyken, 27 kadın da eski eşinin uyguladığı şiddet nedeniyle vakfa başvurdu. Yüzde 11’i sosyal çevrelerinden tanıdıkları veya arkadaşları olan erkeklerin şiddetine uğradı. 38 kadına kendi aile bireyleri olan erkekler şiddet uyguladı. 20 kadına şiddet uygulayanlar kadınların tanımadıkları kişilerken, 18 kadın erkek arkadaşından şiddet gördü. Şiddet uygulayan erkekler arasında öğretim görevlisinden taksiciye, doktordan bakkala farklı meslek gruplarından erkekler var.
Merkeze başvuran 20 kadın eşleri, eski sevgilileri, yabancılar ya da yaşadıkları mahallelerde yaşayan, gittikleri kafelerde çalışan erkekler tarafından ısrarla takip edildiler. Israrlı takibe maruz kalan bir kadının yaşadığı, rapora şu şekilde yansıdı: “Danışan kadına şiddet uygulayan kişi evinin önünde bekliyor, kadının aile bireylerinden telefon numaralarını öğrendiği kişilere mesajlar atıyor ve arıyor, kadını takip ediyor ve kadının işyerine gidiyordu. Kadının oturduğu binanın dış kapısının anahtarını bir şekilde edinen erkek, binanın içinde kadının karşısında çıkıyordu. İzini kaybettirmek için şehir değiştirmek zorunda kalan kadının yeni adresini öğrenmek isteyen erkek, kadının kardeşlerinin evlerinin önünde bekliyordu.”
Yasal süreçler kadınlara güven vermezken, kadınların birçoğu kadına yönelik şiddet karşısındaki yasal haklarına dair (doğru) bilgiye sahip değil. Görüşülen kadınların, başvuru süreçlerinin bürokratik yapısı ve başvurulardan sonuç alamayacağı endişesiyle yasal süreçlere girmekte tereddüt ettikleri görüldü. Raporda ayrıca birçok kadının aleyhlerine de olsa anlaşmalı boşanmayı kabul ettiği veya şiddet uygulayan eşlerinden bir an önce uzaklaşabilmek için neredeyse hiçbir hak talep etmeden boşandıkları ifade edildi.
Raporda yasal süreç başlatmak isteyen ancak maddi durumu ücretli bir avukat tutmaya el vermediği için baroların adli yardım bürolarına yönlendirilen kadınların hizmete erişimde yaşadıkları sıkıntılar da paylaşıldı. Kadınların başvurularının, adlarına kayıtlı görünen ancak üzerinde neredeyse hiçbir söz hakları olmayan ev, işyeri, araba, para vb. nedeniyle reddedildiği belirtildi.
Bunun yanısıra kadınların yanlış bilgilendirildiği durumlara da dikkat çekildi. Örneğin, bilgi almak için adli yardım bürosunu arayan bir kadın, kendisine “Anne babanızın evi varsa adli yardım çıkmaz” denildiğini aktardı. Oysa kadının yalnızca kendi üzerine kayıtlı evi olması adli yardım almasına engel oluşturabiliyor.
Rapor, İstanbul Sözleşmesi’yle yasaklanmasına rağmen, merkeze başvuran birçok kadının şiddet uygulayan kişi veya kişilere karşı açtıkları davaların uzlaştırma kapsamına alındığını da ortaya çıkarıyor. Dosyaları uzlaştırma kapsamına alınan kadınların uygulamaya dair yeterince bilgilendirilmedikleri ya da yanlış bilgilendirildikleri belirtilen raporda şu örnek paylaşıldı: “İnternet üzerinden maruz kaldığı hakaret ve tehdit nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunan ve daha sonra uzlaştırmacı tarafından aranan danışanımız, uzlaştırmayı zorunlu bir süreç olarak algılamış ve reddetme hakkı olmadığını düşünmüştü. Çünkü telefonda danışanımıza üç gün içinde gelip imza atmak zorunda olduğu söylenmişti. Bu şekilde bilgilendirildiği için uzlaştırma formunu imzalayan ancak aynı zamanda tazminat davası açmak isteyen ve bu aşamada bilgi almak için merkezimize ulaşan danışanımıza uzlaştırma halinde tazminat davası açamayacağını açıkladık.”
Türkiye’de uzlaştırma zorunlu olmadığı halde pek çok kadına bu bilgi verilmediği için yaşanan hak kayıplarına da dikkat çekilen raporda paylaşılan bir başka örnek şöyle: “Maruz kaldığı cinsel saldırı sonrasında şikayetçi olan, sevk edildiği sağlık kuruluşunda muayene edilen ve kıyafetlerinden örnekler alınan danışanımıza Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) gereğince atanan avukat tarafından davanın delil yetersizliği nedeniyle basit yaralama olarak devam edeceği bilgisi verilmişti. Dosya basit yaralamaya dönünce uzlaştırma kapsamına alınmış, danışanımıza kendisine tecavüz eden kişiyle uzlaşmak isteyip istemediği sorulmuştu. Merkezimize telefonla ulaşan ve hukuki destek verdiğimiz danışanımıza uzlaşmak zorunda olmadığını ve uzlaştırmayı reddedebileceğini, ilk duruşmada olayın aslında nasıl gerçekleştiğini anlatabileceğini aktardık.”
Kaynak: Ekmek ve Gül
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…