Günümüzde filmlerin, dizilerin ve tiyatronun, anlama şekil versin diye müziği kullanmasını bekliyoruz. Örneğin, Psikopat filminde kullanılan çığlığa benzeyen keman sesleri ve Köpekbalığı filminin tema müziği, müziğin ruh halini yansıttığı herkes tarafından paylaşılan 20. yüzyıl dramatik diline dahil olan öğeler. Zamanı 400 yıl kadar geriye sardığımızda bu durumun geçerli olmadığı düşünülebilir. Birçok modern yapıt, Shakespeare’in oyunlarında kullanılan tarihsel müzikten kaçınmayı, yeni besteler ya da modern bireylere ruh halini daha açık bir şekilde yansıtmayı başaran önceden kaydedilmiş popüler şarkıları kullanmayı tercih ediyor.
Erken modern tiyatro gerçekten de bugünün büyük ve küçük ekranlarının durağan müziklerine kıyasla daha kısıtlı müzik uygulamalarına sahipti. Buna rağmen müzik, Shakespeare’in oyunlarının, dramatik anlam oluşturmak için kelimeler ve eylemlerle bir araya gelen çok önemli bir parçasıydı. Nitekim 16. ve 17. yüzyıl tiyatro müziği, ondan sonra gelen müzik türlerinden daha gerçekti. Müzik, oyunun dünyası içinde var oluyordu ve sahnedeki karakterlerce duyulabiliyordu. Öte yandan modern normlara göre müzik, izleyicilerin ruh halini şekillendiren dışsal bir öğe olarak karşımıza çıkıyor.
Müziğin Shakespeare’in dramatik zanaatı için önemini kavramak istiyorsak tiyatro müziğini değerlendirmekten daha fazlasını yapmalıyız. Bunun için erken modern seyircinin müzikten nasıl bir anlam çıkardığını ve Shakespeare’in müziği kullanarak seyirciden ne tür bir tepki beklediğini göz önünde bulundurmalıyız. Jakoben bir hizmetçi, yükselen trompet tınılarına nasıl tepki gösterirdi? Ya bir tüccarın duygusal bir şarkı dinlerken ya da sahne altından gelen gizli müzik karşısında hissettikleri nelerdi? Müziğin bizi nasıl etkileyebileceği konusundaki popüler fikirleri araştırmak için dönemin birçok metnini inceleyerek bu sorulara cevap aradım. Bu sebeple bu araştırma, bestecilerin, teorisyenlerin ve müzisyenlerin görüşleri yerine, izleyicilerin fikirlerini esas aldı.
Karşımıza çıkan şey, her zaman beklediğimiz gibi değildir. Shakespeare’in izleyicileri, müziğin duyulduğu gibi görülmesi gerektiğine de inanıyorlardı. Müziğin, kutsal ve doğaüstü olanla bağından dolayı beden ve ruh üzerinde bir güce sahip olduğunu düşünüyorlardı. Modern nörolojik çalışmalardan çok farklı olarak müzik, hafızanın hayal gücü ile ilişkisi üzerinden anlaşılıyordu. Bu fikirler Shakespeare ile alakasızmış gibi görünebilir. Fakat onları görmezden gelirsek Shakespeare’in müziği asıl kullanma amacını anlamayabiliriz.
Kış Masalı, bu bağlamda önemli bir oyun. Hermione’nin son sahnede müzikle dirilişi, günümüz tiyatrosunda tüm incelikleri düşünülmüş ama inandırıcı olmayan bir aldatmaca şeklinde karşımıza çıkıyor. Hermione’nin 16 yıl boyunca sözde ölümünü sakladığı ima ediliyor. Ancak, erken modern dönem izleyicilerinin müziğe bakış açıları göz önünde tutulursa, seyirciler bu sahneyi izlerken çok daha farklı düşünmüş olabilirler. Fantastik olay örgüsünün yarattığı şüpheciliğin yanı sıra, Shakespeare’in ilk seyirci kitlesi müziğin vücudu harekete geçirdiğine hatta dirilttiğine inanmış olabilir. Gerçekten de Shakespeare, kökeni simya teorisine dayanan “müzikal diriliş” motifine düşkündü. Kış Masalı’ndan birkaç yıl önce yazılmış olan Perikles oyununda da Cerimon isimli bir karakter Thaisa’yı hayata döndürmek için öfke ve keder dolu bir müzik kullanıyor.
Erken modern müzik hakkındaki inançlar doğrultusunda düşünürsek, Shakespeare’in Kış Masalı’nı karmaşık bir şekilde sonlandırmak istemesi mümkün görünüyor. Shakespeare’in ilk izleyicileri, günümüz seyircileri gibi basit ya da doğrudan bir yorum yapmaktansa, Hermione’nin heykelinin sahte olduğunu kabul edip aynı zamanda oyunun müziğin efsanevi gücünün hikâyesi olduğunu düşünmüş olabilirler. Shakespeare, Kış Masalı’nın sonundaki anlama şekil vermek ve Othello, III. Richard ile Antonius ve Kleopatra dahil birçok eserindeki anlamı güçlendirmek için müziği incelikle ve kusursuz bir biçimde kullandı. Shakespeare bu konuda yalnız değildi. John Fletcher, Thomas Heywood, John Marston ve Thomas Middleton gibi çağdaşlarının birçoğu, müziğin dramatik potansiyelini benzer şekillerde kullandılar. Shakespeare’in yaşadığı zamanlarındaki popüler müzik kültürünün dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi, anlatımındaki önemli nüansları keşfetmemize olanak tanıyor.
Shakespeare’in oyunlarındaki şarkıların yorumları:
https://youtu.be/6MdOgKNa61k
On İkinci Gece‘de yer alan şarkı, oyunun ikinci perdesinin üçüncü sahnesinde Feste tarafından söyleniyor.
Size Nasıl Geliyorsa oyunundan, Thomas Morley bestesi.
Othello‘dan Söğüt Şarkısı.
Fırtına, Emma Kirkby yorumu.
Hamlet‘teki Ophelia’nın şarkısı Marianne Faithfull’un yorumuyla hayat buluyor.
Alfred Tennyson gibi İngiliz şairlerin şiirlerini şarkı haline getiren Loreena Mckennitt, Shakespeare’in Cymbeline oyunundan aldığı dizeleri yorumluyor.
Kaynak: OGGİTO (Çeviren: Aslı İdil Kaynar)
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…