SES ve TTB: “Açlık grevlerinin sonlandırılması özenli tıbbi yaklaşım gerektirmektedir”
Geçtiğimiz günlerde mahpusların tecride karşı yaptığı açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi ve eylemlerin sonlandırılması çağrısı yapmasının ardından sona ermişti.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) bugün ortak basın açıklaması yaparak açlık grevlerinin sonlandırılmasının ardından özenli bir tıbbi yaklaşım gerektirdiğine dikkat çekti. Açlık grevinin sonlandırılması sürecinin sağlık açısından ciddi riskler barındırdığı belirtilen açıklamada “Açlık grevi yapanların kaybettiklerinin yerine konması ve normal beslemeye geçiş süreci belli kuralları gerektirir. Ayrıntılı muayene, tetkik, tedavi ve özel bir beslenme programı gerektiren açlık grevleri öncelikle kişilerin hastanelere götürülmesini ve tedavilerinin hastane koşullarında yatırılarak yapılmasını zorunlu kılar” denildi. Kalıcı bedensel-zihinsel hasarın önüne bilimsel bilgiler ışığında özenli bir yaklaşımın gösterilmesiyle geçilebileceğinin altı çizildi.
Açlık grevini sonlandıran mahpusların hastaneye hiç götürülmedikleri ya da götürülmelerinde zorluk çıkarıldığına ilişkin haberlerin basında yer aldığına dikkat çekilen açıklamada “Ne yazık ki ülkemizde defalarca yaşanan açlık grevleri deneyimlerinden süzülerek oluşturulmuş tedavi ve beslenme algoritmasının bazı cezaevlerinde ve hastanelerde kısmen uygulandığı bazılarında ise hiç uygulanmadığı görülmektedir” ifadelerine yer verildi.
Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın söz konusu mahpusların cezaevlerinde tutulmaları ile ilgili bir tutum takındıkları, yeniden beslenmeye geçiş süreçlerinde gereken tıbbi özenin gösterilmediğine dair bilgiler olduğu belirtildi.
Açıklamanın devamında ise şu ifadelere yer verildi:
Açlık grevini sonlandırmış mahpusların cezaevlerinde yetersiz olanaklarla tedavi edilme eğilimi eksik risk değerlendirmesi, yanlış-yetersiz tedavi ile tıbbi uygulama hataları ile sonuçlanması kaçınılmaz olacaktır. Bu uygulamalar, açlık grevi sonlandırma-Beslenmeye geçiş protokollerine aykırıdır ve insan sağlığı açısından kabul edilemez.
İnsan ve hasta hakları bakımından uyulması zorunlu olan, hekimliğin de en temel değerlerinden biri olan hastalar arasında ayırım yapmadan gereksinim duyduğu tüm tıbbi tedavi ve girişimleri yapma yükümlülüğü hekim ve sağlık çalışanlarının sorumluluğundadır. Bu nedenle cezaevlerinde görev yapan hekim ve sağlıkçılardan kendilerini etik ve hukuki açıdan güç durumda bırakacak yaklaşımlardan kaçınmaya, evrensel etik ilkelere uygun davranmaya çağırıyoruz.
Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı yetkililerini tedavi kılavuzlarına uymaya, tedavi süreçlerini cezaevlerinin olanakları ile sınırlandıran yaklaşımlarından vazgeçmeye ve hukuka uygun davranmaya çağırıyoruz.
Açıklamanın tamamı aşağıda:
Basın Açıklaması
AÇLIK GREVLERİNİN SONLANDIRILMASI ÖZENLİ TIBBİ YAKLAŞIM GEREKTİRMEKTEDİR
Uzun süredir devam eden açlık grevlerinin sonlandırıldığı bilgisi kamuoyuna yansımıştır. Uzun süreli açlığın insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri bilinmektedir. Açlık grevinin sonlandırılması süreci de sağlık açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Açlık grevi yapanların kaybettiklerinin yerine konması ve normal beslenmeye geçiş süreci belli kuralları gerektirmektedir. Uzun süreli açlık sonrası ayrıntılı muayene, tetkik, tedavi ve özel bir beslenme programı gerektirir. Kişilerin hastanelere götürülmesini ve tedavilerinin hastane koşullarında yatırılarak yapılması zorunludur. Bu süreçte kalıcı bedensel-zihinsel ve ruhsal hasar gelişmesine neden olabilecek uygulamalardan kaçınılması, bilimsel bilgiler ışığında özenli bir yaklaşımın gösterilmesi ile mümkündür. Bunun yapılmadığı/yapılamadığı geçmiş süreçlerdeki acı deneyimler bizlere açlık grevi yapmış kişilerin yeniden beslenme sürecinde sağlık açısından birçok olumsuzluk yaşadıklarını göstermiştir.
Ülkemizdeki ve uluslararası açlık grevi deneyimlerinin ışığında, bu sürecin taşıdığı riskleri öngörerek, ulusal ve uluslararası deneyimleri yansıtan tedavi kılavuzları hazırlamış, ilgili bakanlıklara, tüm ceza infaz kurumu hekimliklerine açlık grevleri devam ederken tarafımızca gönderilmiştir. Tüm uyarılarımıza rağmen gerekli ve yeterli hazırlıkların yapılmadığı, açlık grevleri sonlandıktan sonra açlık grevini bitirmiş olan mahpusların henüz yeterli tedaviye ulaşmadıklarına dair kaygı verici bilgiler ulaşmaktadır.
Kamuoyuna yansıyan bilgiler birçok cezaevinde açlık grevini sonlandıran mahpusların ya hastaneye hiç götürülmedikleri, ya götürülmelerinde zorluk çıkarıldığı ya da hastane yatışlarının hiç yapılmadığı, kısa süre içerisinde cezaevlerine geri götürüldükleri, hastanelerde kelepçeli muayenenin dayatıldığı yönündedir. Ne yazık ki ülkemizde defalarca yaşanan açlık grevleri deneyimlerinden süzülerek oluşturulmuş tedavi ve beslenme algoritmasının bazı cezaevlerinde ve hastanelerde kısmen uygulandığı bazılarında ise hiç uygulanmadığı görülmektedir.
Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın genel olarak açlık grevlerini sonlandırmış mahpusların cezaevlerinde tutulmaları ile ilgili bir tutum takındıkları, yeniden beslenmeye geçiş süreçlerinde gereken tıbbi özenin gösterilmediğine dair bilgiler de tarafımıza ulaşmaktadır.
Hatırlatmak isteriz ki; açlık grevini sonlandırmış olan mahpusların cezaevi hekimine ve oradan sevk edilerek hastanelere ulaşmalarında sorumluluğu olan idarecilerin bu konuda zorluk çıkarmamaları ve “hastaların” en kısa zamanda ve en uygun koşullarda hastanelere ulaştırılmaları yasal ve etik bir zorunluluktur.
Açlık grevi yapmış tüm kişiler; uzun süreli açlığa maruz kalmış “hastalar” olarak değerlendirilmeli ve mutlaka tıbbi kontrolden geçirilmeleri, ilgili uzman hekimler tarafından ayrıntılı muayeneleri yapılmalı ve tetkik edilmelidir.
Sağlık örgütleri olarak açlık grevleri ve sonlandırma sürecinin tıbbi olarak multi-disipliner yaklaşımla yönetilmesi gereken bir süreç olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
Özellikle;
Açlık grevini sonlandırmış mahpusların cezaevlerinde yetersiz olanaklarla tedavi edilme eğilimi eksik risk değerlendirmesi, yanlış-yetersiz tedavi tıbbi uygulama hatalarına yol açabilmektedir. Bu uygulamalar, açlık grevi sonlandırma-beslenmeye geçiş protokollerine aykırıdır ve insan sağlığı açısından kabul edilemez.
İnsan ve hasta hakları bakımından hastalar arasında ayırım yapmadan gereksinim duyduğu tüm tıbbi tedavi ve girişimleri yapmak hekim ve sağlık çalışanlarının sorumluluğundadır. Bu nedenle cezaevlerinde görev yapan hekim ve sağlıkçılardan beklentimiz; kendilerini etik ve hukuki açıdan güç durumda bırakacak yaklaşımlardan kaçınmak, evrensel etik ilkelere uygun davranmalarıdır.
Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı yetkililerini tedavi kılavuzlarına uymaya, tedavi süreçlerini cezaevlerinin olanakları ile sınırlandıran yaklaşımlarından vazgeçmeye ve hukuka uygun davranmaya çağırıyoruz.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…