Optik teknolojisindeki son yeniliklerden faydalanan metod Avrupalı Araştırma Projesi Moon kapsamında geliştiriliyor.
Körlüğe neden olan sarı benek hastalığı geç kalmadan teşhis edilebilecek
Hedef, halk arasında sarı nokta hastalığı olarak bilinen makula dejenerasyonu gibi hastalıkların erken teşhis edilmesini sağlamak.
Makula dejenarasyonu körlüğe neden olan hastalıkların başında geliyor ve doğal yaşlanma sürecinin bir parçası olarak görülüyor. Amerikalı Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi’nin kısa süre önce yayınladığı bir araştırma 2020 yılında dünyada bu hastalığa yakalanan kişi sayısının 196 milyona ulaşabileceğini gösteriyor. Ancak hastalık erken evrelerinde hemen hiçbir semptom göstermiyor.
Avusturya’nın başkenti Viyana’da oftalmoloji profesörü olarak çalışan ve projenin araştırmacıları arasında yer alan Ursula Schmidt-Erfurth, sarı benek hastalığını teşhis etmenin makulanın boyutu nedeniyle çok zor olduğunu belirtiyor:
“Bu hastalığı teşhis etmek oldukça güç, özellikle erken evrelerinde. Çünkü retinanın oldukça küçük bir bölümünde gerçekleşiyor. Makula yaklaşık 1 milimetre büyüklüğünde. Retinadaki ufacık değişimler çok büyük zarara yol açabilir. Bu nedenle, hastalığı henüz görme yetisi üzerinde büyük bir etki bırakmadan teşhis edebilmek önemli.”
Bugüne kadar erken teşhisi imkansız olan birçok hastalığı ilk evrelerinde fark etmeye fırsat tanıyacak teknik optik koherens göz tomografisi, floresans mikroskobu ve Raman spektroskopisi gibi teknolojilerin bir arada kullanılmasını içeriyor.
Araştırma projesinin geliştirdiği, oldukça karmaşık 3 optik teknolojiye dayanan teknik yeni terapilerin geliştirilmesine de kullanılabilecek.
Göz oldukça hassas bir organ olduğundan en çok dikkat edilen hastanın sağlığına zarar verilmemesi. Araştırma başarılı sonuçlanırsa doktorlar hasta retinalarının makulasına yakından bakma fırsatı yakalayacak.
Araştırma projesinin koordinatörü Rainer Leitgeb, “metodun karşılaştığı zorlukların başında gözün ışığa hassasiyeti geliyor” diye açıklıyor. Fakat Leitgeb göze dokunmak zorunda olmamanın büyük bir avantaj olduğunu ifade ediyor: “Sadece bir ışık yardımıyla gözü tarıyorum ve gözden geri yansıyan ışığı ölçüyorum. Gözden geri yansıyan ışık teşhis koymak için ihtiyaç duyduğumuz tüm bilgiyi içeriyor.”
Gözün beyne açılan bir pencere niteliğinde olduğunu hatırlatan oftalmoloji profesörü Ursula Schmidt-Erfurth ise bu teknolojinin ileride diğer hastalıkların teşhisinde de kullanılabileceğini ifade ediyor:
“İnsan retinası yaşam süresi boyunca çok az değişim geçiriyor. Eğer bir değişim varsa, bunun sonucunda bir hastalık ortaya çıkıyor. Ana damarlardaki değişimler örneğin yüksek tansiyon veya diyabet hastalığının bir işareti. Ancak multiple skleroz veya Alzheimer gibi gibi sinir hastalıklarını da sinir katmanındaki değişimleri gözlemleyerek teşhis etmek mümkün. Merkezi sinir sistemini etkileyen her şeyi retinada görebiliriz.”
Umut veren araştırmanın bir sonraki aşamasında Alzheimerlı, sarı nokta hastalığına sahip ve sağlıklı 100 kişi üzerinde klinik testler yapılacak.
Kaynak: Euronews
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…