Şiddetin Tanımı
İnsanlık tarihi kadar eski olan şiddet olgusu, birçok bireysel ve toplumsal öge ile birlikte karmaşık bir olgudur (Kocacık F. Şiddet Olgusu Üzerine, ). Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre şiddet kişinin kendisine, bir başkasına veya bir gruba karşı yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişme geriliği ya da ihmal ile sonuçlanan (ya da sonuçlanma olasılığı yüksek olan) kasıtlı güç kullanımı tehdididir (WHO. World Report on Violence and Health). İş yerinde şiddet ise “çalışanın işiyle ilgili durumlar sırasında bir kişi veya kişiler tarafından istismar edildiği veya saldırıya uğradığı olaylar” olarak tanımlanmıştır (Warshaw LJ, Messite J. Workplace violence: Preventive and interventive strategies. J Occup Environ Med ). Sağlık kurumlarındaki şiddet ise “hasta, hasta yakınları ya da diğer herhangi bir bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan; tehdit davranışı, sözel tehdit, ekonomik istismar, fiziksel saldırı ve cinsel saldırıdan oluşan durum” olarak ifade edilmektedir (Saines JC. Violence and Aggression in A&E: Recommendations for Action. Accid Emerg Nurs 1999;7:8-12.)
Sağlıkta Şiddete Genel Bakış
Şiddet, tüm ulusların yaşamında var olan, bütün sosyal meslekleri, yaş ve etnik grupları etkileyen, çağımızın en kontrol dışı sosyal olgularından biri olarak görülmektedir. Sağlık kurumlarında görünen şiddet ise hasta, hasta yakınları ya da diğer bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan; tehdit edici söz veya davranış, fiziksel veya cinsel saldırıdan oluşan durum olarak ele alınmaktadır. Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla, güvenliğin sağlanması, eleman yeterliliği, fiziki yapı ve donanım, iletişim, eğitim gibi konularda iyileştirmelerin yapılması yanı sıra şiddete ilişkin yasal düzenlemeler de gerekmektedir. Şiddet, son yıllarda sağlık kurumları ve hastanelerde de toplum huzurunu tehdit eden önemli bir halk sağlığı sorunudur. Her yıl 25 milyon kişinin iş ortamında şiddete maruz kaldığından söz edilmektedir (Elliot, 1997). Finlandiya’da yapılan bir araştırmaya göre, şiddete maruz kalma sıralamasında hapishane gardiyanları ve polis memurlarının ardından psikiyatri hemşireleri 3. sırada, doktorlar 4. sırada yer almaktadır (Salminen, 1997). Şiddet olayına etki eden pek çok etmen üzerinde durulurken, geçmişinde şiddet davranışı bulunanların, alkol madde kullanımı, psikiyatrik hastalığı veya kişilik bozukluğu olanların şiddet kullanma potansiyelinin yüksek olduğu belirtilmekte, ayrıca yaş, cinsiyet, kalabalık, gürültülü ortamların ve sağlık ekibi ile yaşanan iletişim güçlüklerinin şiddet olaylarında etkili olduğu öne sürülmektedir. Acil servisler, cerrahi birimler ve psikiyatri kliniklerinde şiddete maruz kalma oranının daha yüksek olduğuna ilişkin araştırmalar bulunmaktadır (Kessinger, 2000; Calabro, 2007; Seibel, 2007; Nicholls ve ark., 2009). “Sağlık Sektöründe Mesleksel Şiddet” (2002) raporuna göre tüm şiddet olaylarının %25’i sağlık sektöründe gerçekleşmektedir (ILO, 2002).
Yaşanan şiddet eylemlerinin sosyokültürel çevrede nasıl karşılandığı ve kabul edilip edilmemesi, üzerinde önemli durulması gereken diğer bir konudur. Eğer bir şiddet eylemi toplumda kabul görüyor ise meşrulaşmış bir eyleme dönüşebilmektedir. Şiddetin, bir toplumda onay görmesi devam ettikçe, kişilerin yaşamının bir parçası haline gelmesi kaçınılmazdır. Bu tür toplumlarda şiddete başvurmak sorun olarak görülmenin aksine, sorunları çözmek için ilk başvurulan eylem biçimi olarak kabul görmektedir. Gelenekçi yapılarından uzaklaşmış, yapısal olarak kültürlerinden kaymış veya farklı toplumlara uyum sağlamaya çalışan kişilerde, değersizlik hissi, topluma yabancılaşma, kurallara karşı dirençli kişiliklerin varlığı ve uyum sorunları gibi nedenlerle ani şiddet olguları görülebilmektedir (Ergil, 2001).
Şiddetin Sıklığı ve Özellikleri
Araştırmalar hastalar kadar hasta yakınlarının da sağlık çalışanlarına şiddet uyguladığını göstermekte (Dalphond ve ark., 2000; Ayrancı ve ark., 2006) ve sözel şiddetin fiziksel şiddetten daha sık olduğu belirtilmektedir (Ayrancı ve ark., 2006).
Avustralya’da yapılan bir çalışmada, sağlık profesyonellerinin %72’sinin, hemşirelerin ve pratisyen hekimlerin %62’sinin işyerinde şiddeti yaşadığı belirlenmiştir. 12 ay boyunca hemşirelerin %68’i, sağlık hizmeti sunanların %47’si, pratisyen hekimlerin %48’i şiddeti rapor etmiştir.
Kanada’da yürütülen bir çalışmada, acil servislerde şiddete uğrama oranlarının oldukça yüksek olduğu saptanmıştır (Fernandes ve ark., 1999). Bu çalışmada, herhangi bir zamanda şiddete uğrama sıklığının %60, sözel istismarın %76, fiziksel tehdit veya saldırının %86 olduğu gösterilmiştir.
Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik Alçelik ve arkadaşlarının (2005) yaptığı çalışmada, hemşirelerin %60,3’ünün şiddetten etkilendiği belirtilmektedir. Yapılan bir başka çalışmada, sağlık personelinin son bir yıl içinde %49,5 oranında en az bir kez şiddetten etkilendiği belirlenmiştir. Sağlık personelinin %48,3’ünün 1-5 kez arasında sözel ve fiziksel şiddetten etkilendiği, sözel şiddetin %72,4, fiziksel şiddetin %11,7 sıklığında görüldüğü, cinsel şiddet oranının çok düşük olduğu (%0,025), silah, bıçak veya kesici delici aletlerin %0,3 oranında kullanıldığı belirtilmiştir.
Sağlıkta Şiddet İçin Risk Faktörleri
Sağlık çalışanlarının, hasta ve ailesi ile sıklıkla zor koşullar altında, yakın ilişki içinde olması riskli durumu oluşturmaktadır. Ayrıca sıkı güvenlik önlemlerinin, sağlık hizmeti veya sosyal hizmet sunulan ortamlarda hoş karşılanmaması da sağlık çalışanları için olası riski arttırmaktadır (Pınar G 2013; Pınar T 2013). Sağlık bakım kurumlarında şiddet riskini arttıran değişik faktörlerden söz edilmektedir. Bunlar; 24 saat kesintisiz hizmet verilmesi, stresli aile üyelerinin varlığı, aşırı kalabalık/rahatsız ortamlarda çalışılması, ilaç, alkol ya da şiddet öyküsü olan psikiyatrik hastalık tanısı almış kişilerle çalışma, vardiya halinde veya tek çalışma, sağlık bakım en- düstrisinde maliyeti azaltma girişimleri nedeniyle hizmete sunumuna yansıyan eksiklikler, saldırgan davranışla baş etme konularında sağlık bakım personelinde eğitim ve deneyim yetersizliği, çevresel ortamın kötü olması(koridor/ odalar/park yerleri/servisler/diğer ilgili alanların kötü ışıklandırılmış olması), toplumun şiddet içeren davranışlarının yasalarla sınırlanmamış olması vb. şiddet riskini arttıran faktörler arasında yer almaktadır (Yeşildal, 2005; Altıntaş, 2006).
Ayrıca, hasta ve yakınlarının bir an önce kendileriyle ilgilenilmesini istemesi, kendi hastalarının daha acil olduğunu düşünmeleri, muayene ya da tetkik için uzun süre bekleme, bekleme odalarının düzensiz ve kalabalık olması, hasta ve hasta yakınlarının işlerin düzenli yürümediği veya içeri almada adil davranılmadığı hakkındaki şüphelerinin olması, ateşli silah kullanma hakkı, halkın hastanede sınırsız dolaşması, sağlık çalışanlarının güvenlik ile ilgili işlerle ilgilenmesi (güvenlik görevlilerinin yetersiz olmasından dolayı) şiddete yönelik risk etmenleri olarak ortaya çıkmaktadır (Aktuğlu ve Hancı, 1999; Yeşildal, 2005). Sağlık politikalarından kaynaklanan sorunlar, hasta yoğunluğu, hemşire sayısının yetersizliği ve hastane ortamının güvenliğini sağlamada yaşanan güçlükler de şiddet olaylarında etkili olmaktadır. Ayrıca, hasta bilgilendirme ve yönlendirme personelinin eksikliği ve sağlık kurumlarının karışık işleyiş sürecine sahip olması ve bazı meslek ve hasta gruplarına tanınan öncelik haklarının da şiddeti tetiklediği belirtilmektedir (Yavuz, 2014). Suç oranı yüksek, uyuşturucu kullanımının ileri düzeyde olduğu, yoksulluğun fazla olduğu bölgelerde hizmet verenlerin daha yüksek risk altında kaldıkları belirtilmektedir. Çalışanların sağlık uygulamalarına ilişkin bilgi ve deneyim eksikliği ile iletişim kurma becerilerindeki yetersizliğinin, hastaların memnuniyetsizliğine yol açarak şiddete uğrama riskini arttırdığı belirtilmektedir (Whittington ve Wykes, 1996)
Sağlıkta Şiddetin Önlenmesi
Şiddete karşı alınacak önlemlere ilişkin birincil korunmada, öncelikle şiddetin hoş görülmediği bir ortamın oluşturulması, işyerinde meydana gelen şiddet olaylarının, şiddet türüne bakılmaksızın suç sayılması, bunun için gerekli yasal altyapının oluşturulması gerekmektedir (Dursun, 2012). Hastanelerde şiddeti önlemeye yönelik oryantasyon ve hizmet içi eğitimler verilmekte, bu eğitimlerde sağlık hukuku, risk değerlendirmesi ve risk yönetimi, iletişim teknikleri, öfke kontrolü konularına ve sağlık çalışanlarının şiddet yönetimindeki rolüne dikkat çekilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipler Birliği gibi bazı sivil toplum örgütleri ve sendikalar tarafından “Emeğe saygı, sağlıkta şiddete sıfır tolerans” yaklaşımının savunulduğu her ortamda vurgulanmaktadır (Yavuz, 2014). Beyaz kod uygulaması, hastane hizmet kalite standartlarında belirlenmiş olası bir kavga, taciz ve sağlık personeline yönelik bir tehdit olduğu zaman, olay yerine en yakın olan güvenlik görevlilerinin gelip, olayı çözümlemesi ve kayıt altına alması şeklinde kullanılmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2012). Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 14 Ocak 2013 tarihinde, sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir “Meclis Araştırması Komisyonu” kurarak şiddeti önlemeye yönelik 66 maddelik bir raporun yayınlanmasını sağlamıştır. Rapor, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik olarak alınacak önlemleri içermektedir (TBMM,2013). Sağlık kurumlarına ilişkin geniş çaplı önlemler ise uygun raporlama sistemleri, etkili güvenlik eğitimleri, 24 saat kurum içi güvenliğin sağlanması, güvenlikli kapılar, güvenlik kameraları, metal dedektörler ve kontrol noktaları, koruyucu akrilik pencere ve panik alarmları şeklinde sıralanmaktadır (Khun, 1999).
Politikacıların Olumsuz Söylemleri
Özellikle hekimlerin itibarını sarsan ve hedef haline getiren bu ülkenin en yetkili ağızlarından gelen açıklamalar unutulmuyor:
“Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar” (Kenan Evren)
“Ne verirseniz verin bu doktorların gözü doymaz.” (İmren Aykut)
“Doktorların eli hastaların cebinde.” (Recep Akdağ)
“Doktor efendi zamanları bitti.” (Recep Tayip Erdoğan)
Şiddetle başa çıkmak için genel olarak; hasta ve çalışan düzeyinde küçük çaplı önlemler ve hastaneyi ilgilendiren büyük çaplı önlemler olmak üzere başlıca iki ana yöntem bulunmaktadır. Hastaya odaklı önleyici yöntemler arasında; hastayı yakından gözlemlemek, detaylı öykü almak, hastaya yaklaşımda stresle baş etme yollarını öğrenmek, etkili sözel ve sözel olmayan beceriler gibi güncel yaklaşımların yanı sıra kısıtlama, tecrit etme ve ilaçla tedavi gibi geleneksel yöntemler de bulunmaktadır. Hastane geneli ile ilgili geniş çaplı önlemler arasında ise; uygun raporlama sistemleri, etkili güvenlik eğitimleri, güvenlik görevlilerinin insana davranışı ve saldırganlık konusunda eğitilmeleri, 24 saat alan içi güvenlik sağlanması, güvenlikli kapılar, güvenlik kameraları, metal detektörler ve kontrol noktaları, koruyucu akrilik pencere, panik alarmları ve kayıt tutmak sayılabilir (Atan ve Dönmez, 2011). Katılımcılar, “Şiddeti uygulayan kişinin şiddeti kendine hak görmesi” seçeneği üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu durum bizi, şiddetin bireyler tarafından normal algılandığı sonucuna götürmektedir. Genel olarak izlenen sağlık politika- larının şiddete sebep olduğu yönündeki görüş ise ikinci sıradadır.
İş yoğunluğu, uzun bekleme sürelerine sebep olmakta, bu da bekle-yen bireylerin saldırganlaşmasına sebep olmaktadır. Yine iş yoğunluğu, hastaya yeteri kadar vakit ayıramama ya da iş yoğunluğunun içinde iletişimin zayıflaması da, hastaya ve çalışana olumsuz olarak yansımaktadır. Tüm bunlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan tablo, şiddetin yaşanması ih-timalini yükseltmektedir. Yaşanan bu olumsuzluklara çö- züm olarak, personel sayısındaki artış, mesai saatlerindeki düzenlemeler iş yoğunluğunu azaltarak, hem çalışanların motivasyonlarını güçlü kılacak, hem de hastayı memnun ederek şiddetin önemli bir kaynağının ortadan kaldıracaktır.
Güvenlik Önlemleri
– Şiddet anında güvenliğe haber verebilmek için “Acil Çağrı Butonları” olmalı,
– Şiddet olasılığı yüksek birimlerde (acil, ilaç kullanımına bağlı yan etkilerin olduğu birimler, kötü haber alma olasılığının yük-sek olduğu birimler gibi) ekstra güvenlik önlemleri alınmalı,
– Hastane girişlerinde X-Ray cihazları konulması,
– Güvenlik kameralarının artırılması ve sesli hale getirilmesi,
– Güvenlikçi sayısının artırılması,
– Güvenlikçi yetkilerinin artırılması,
-Hastane polislerinin olması,
– Korumalı banko sistemlerinin oluşturulması,
Çalışma Şartlarının Düzeltilmesi
– Çalışma şartlarının iyileştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılması,
– Çalışan görüşlerinin periyodik olarak alınması,
– Fiziki ortamın düzenlenmesi,
– Hasta reddetme hakkının verilmesi,
– İş yoğunluğunun azaltılması,
– Personel sayısının artırılması,
-Mesai saatlerinin azaltılması,
– Nöbet aralıklarının düzenlenmesi, aşırı nöbetten kaçınılması,
– Nöbetlerin tek tutulmaması,
– Performans sisteminin değiştirilmesi.
Sağlıkta Şiddet Haberlerinin Veriliş Tarzı
Sağlıkta şiddet haberleri sosyal sorumluluk kuramı çerçevesinde değerlendirdiğimizde habercilikte etik ve sosyal sorumluluk kuralları gözetilerek hazırlanmadığı, gazetelerin sosyal sorumluluktan uzak bir biçimde habercilik yaptığı sonucuna varılmıştır. Şiddet olaylarının haberlerde geniş olarak yayınlanması, şiddetin nasıl yapıldığının açıklanması şiddet olaylarının çok geniş kitlelere ulaşmasına neden olmaktadır. Bu durum toplumda şiddetin taklit edilmesine yol açabilir. Dolayısıyla gazetelerde yer alan sağlıkta şiddet haberleri şiddeti öğretici nitelikte hazırlanmamalıdır. Haberlerde dolayısıyla gazetelerde şiddet içeren unsurları mümkün olduğunca görselleştirmemek önemlidir. Basın Meslek İlkeleri’nin 13’üncü maddesinde belirtilen “Şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır” ilkesine, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde (Çınarlı, 2008: 207) yer alan gazetecinin temel görevleri ve ilkeleri kapsamında “Gazeteci her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtıcı yayın yapmamaya özen gösterir” ilkesine her gazetecinin özen göstermesi gerekir.
Toplumda önemli bir konuma sahip olan sağlık çalışanlarının gazetelerde oluşturulan imajı hasta veya hasta yakınları açısından da önemlidir. Haberin içeriği kadar yayınlanan fotoğrafların içeriğine dikkat edilmeli, şiddeti gösteren, kanlı görüntüler, gözü morarmış sağlık çalışanlarının fotoğrafları yayınlanmamalıdır. Gözü moraran ve dayak yiyen bir sağlık çalışanının gazetelerde yayınlanması sağlık çalışanlarının imajını olumsuz yönde etkileyebilir.(Özlem Duğan, Sağlıkta şiddet haberlerinin basına yansıması; Doktora Tezi)
Sonuç olarak şiddet bir halk sağlığı sorunudur. Aynı zamanda sadece sağlık çalışanlarını değil toplumu da etkilemektedir. Şiddetin yok olması beklenemez. Ancak oranı düşürülebilir. Bu amaçla, Sağlık Bakanlığı, Sendikalar ve Türk Tabipler Birliği ve diğer sağlık meslek kuruluşları bir araya gelerek uzun vadeli bir şiddet önleme programı hazırlamalıdır.
Not: Bu yazının kısaltılmış hali Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştır.
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…