Bakan Berat Albayrak tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nı Gazete Duvar yazarları Ali Rıza Güngen ve Bahadır Özgür değerlendirdi.

Yeni Ekonomi Program (YEP), Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından bugün açıklandı. Büyüme hedeflerinin aşağı çekildiği enflasyon beklentilerinin yükseltildiği programa ilişkin Gazete Duvar yazarları Ali Rıza Güngen ve Bahadır Özgür’ün programa dair ilk değerlendirmeleri şöyle:

‘Türkiye’nin dolar bazında milli gelirinin azalacağını söylemiş oldular’

Ali Rıza Güngen: Yeni adıyla Yeni Ekonomi Programı’ndan Türkiyeli sermayedarların ve sözcülerinin mali disiplinin sağlanmasını ve bütçe açığının kontrol altına alınmasını istediler. Ayrıca tutarlı hedefler konulmasını da. Toplumun daha büyük bir kesimini oluşturan ücretlilerin görüşleri program hazırlanırken zaten dikkate alınmadı.

Bazı temel göstergelerde Orta Vadeli Program hedeflerinin sürekli ıskalandığını biliyoruz. Enflasyon ve işsizlik gibi göstergelerde gerçekleşenle sürekli olarak uyumsuz hedefler söylenmiş, bunların nasıl gerçekleşeceği muğlak ifadelerle anlatılmış. Bugün açıklanan YEP’te bazı göstergelerin gerçekçi ifade edilmesi çabası başka bir trajediye işaret ediyor. Örneğin 2019 sonuna kadar yaklaşık 800 bin kişinin daha işsiz kalacağını, Türkiye’nin dolar bazında milli gelirinin 2018 yılında yüzde 10’dan fazla azalacağını söylemiş oldular.

Dünya ekonomisindeki gelişmeleri okuyamayan bu kadro, Türkiye ekonomisinin orta vadede toparlanacağını, kamuda bugüne kadar görülmedik bir tasarruf yapılacağını, Türkiye’nin son 16 yılda görülmedik bir teknolojik atılımı 3 yılda yapacağını söylüyor.

YEP hazırlanırken sermaye istekleri mümkün olduğunca dikkate alınmış ancak hangi projelerin iptal edileceği ve hangi sektörlere ne kadar darbe vurulacağı karara bağlanmamış. AKP kadrolarının yüksek büyüme ve atılım hevesleri kısmen tırpanlanmış. Kamunun önümüzdeki yıllarda nasıl bu kadar yüksek tasarruf yapacağı, vergi adaletinin nasıl sağlanacağı, hangi projelerin askıya alınacağı gibi konularda YEP, aslında kriz ortamında da beklenebileceği üzere, eski Orta Vadeli Programları aratacak kadar muğlak bırakılmış. ABD dolarının 2019’da 5,60, 2020’de 6 TL civarında olmasının zımni bir şekilde öngörülmesi ise başka bir sorun.

‘Kriz yokmuş gibi davranalım programı’

Bahadır Özgür: YEP’ten anladığımız gerçekten iktidarın Türkiye’nin bir kriz sürecinde olduğunu kabul etmediği. Enflasyon hedef değil tahmin olarak belirtilmiş. En ciddi konu büyüme oranının hemen herkesin tahmin ettiği ve ekonomik daralmanın ifadesi olan bir düzeye çekilmesi. Bu zaten olacak şeydi. Yani program açıklamasan da gerçekleşecekti. ‘Hedef’ denilemez. Kriz sürecinde büyümenin bu orana kadar gerileyeceği bekleniyordu. Bakanın 2 milyon yeni istihdam dediği de 2021 yılı. YEP’teki beklentilere bakarsak iki yıl işsizlik ciddi artacak. Emlak Bankası inşaatçı için yeniden yapılandırılıyor. 70 milyar TL tasarruf ise askıya alınacak kamu özel işbirliği projelerinden sağlanacak gibi. Yani orada da ciddi bir kamu harcaması tasarrufu görünmüyor. 16 milyar TL’lik ek kaynak ise dolaylı vergi artışı, dolayısıyla zam anlamına geliyor.

Ortada yerel seçim varken şu aşamada kamu kaynaklarını zaten ciddi oranda kısamazlardı, öyle de oldu. Açıkçası bu ‘kriz yokmuş gibi davranalım programı’dır. Zaten dün Erdoğan bu sınırı çizmişti.

AKADEMİSYEN MÜFTÜOĞLU: PROGRAM, NEOLİBERAL POLİTİKALARIN DEVAMI NİTELİĞİNDE

YEP’te bulunan “Sosyal tarafların mutabakatıyla kıdem tazminatı reformu”, “Çalışanların işverenleri aracılığıyla bireysel emeklilik sistemine otomatik olarak katılması uygulaması” ve “esnek çalışma modelleri”nin getireceklerini Evrensel’e değerlendiren Akademisyen Özgür Müftüoğlu, “Hükümet -ve sermaye tabii- krizi, tamamen fırsata çevirecek. Süreç, emekçiler adına herhangi bir hakkın kalmadığı bir duruma getiriliyor” dedi.

Açıklanan modelde yer alan maddelerin emekçiler açısından yeni olmadığını söyleyen Müftüoğlu, “Neoliberal yapısal uyum programıyla beraber getirilen ve daha sonra revize edilen, bazıları yenilenen ve daha ileri aşamalara götürülmeye çalışılan temel hedefler” değerlendirmesinde bulundu.

“Krizin bahane edilerek, bugüne kadar bir şekilde istedikleri süratte gelişmeyen ‘reform’ları bir şekilde hayata geçirecekler” diyen Müftüoğlu şöyle devam etti:

“Kriz tamamen fırsata çevrilmiş olacak. Burada daha önceki kriz dönemlerinde de gördüğümüz şeyler var. Özellikle 2008 krizi sürecinde de yapılmıştı. Özellikle şunu belirtmek lazım; sendikalar hem nitelik, hem nicelik olarak zayıflamış durumda. Diğer taraftan mücadele etkinliğini çok fazla gösteremiyorlar. Özellikle Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen gibi sendikalar neredeyse hükümetin yan kurumu gibi varlıklarını sürdürüyorlar. Dolayısıyla ‘Sosyal taraflar’ denilerek vs. sözde işçi tarafıyla da birlikte karar verilmiş gibi gösteriliyor. 2000’lerden bu güne gelen ekonomi programının son vuruşu, ‘altın vuruşu’. Piyasanın, sermayenin istekleri doğrultusunda süreç, emekçiler adına herhangi bir hakkın kalmadığı bir duruma getiriliyor. AKP, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana uyguladığı OHAL rejiminde sermayeye uygun politika uygulayarak emekçilerin haklarını gasp eden politikalar izlemişti. Önümüzdeki dönemde de bunun derinleşerek gideceği görülüyor.”

Demokrasi ve hukukun hiçbir zaman mükemmel olmadığını ama son süreçte iyice tahrip edildiğini kaydeden Müftüoğlu, “Aynı zamanda emekçi-işçi sınıfı tarafında el-kol bağlanmış vaziyette gibi. Bunun çözülmesi lazım. Getirilmek istenen düzenlemelerin yankısı çok olacak” dedi.

Müftüoğlu bu durumdan çıkmanın tek yolunun sınıf perspektifli, ortak bir mücadelenin yürütülmesi olacağını belirterek “Bu sağlanmadığı sürece yeni programla emekçiler tamamen sınırsız bir sömürüyle karşı karşıya kalacaktır” dedi.

Müftüoğlu ayrıca “Bu durum, parlamenter sistemin ortadan kalkıp yeni bir tek adam rejimine dönüştüğü ortamda, Erdoğan’ın ya da AKP’nin sermayeden neden destek aldığını da açıklıyor. İşin siyasi boyutunu da düşünkek lazım” dedi.

EKONOMİST SÖNMEZ: DAĞ FARE DOĞURDU

‘Yeni Ekonomi Programı’nı değerlendiren Ekonomist Mustafa Sönmez, “Açıklananlar gerçekçi hedefler değil. Bir tek yadsıyamadıkları; 2018 enflasyonunun yüzde 20’nin üstünde olacağı” dedi. Sönmez, 2019 için dolar/TL kuru beklentisinin ise 5.60 lira olduğunu söyledi.

Bakan Albayrak’ın YEP adını verdiği paketin sunumuna, Gezi direnişi, 17-25 Aralık süreci ve 15 Temmuz’u hatırlatarak ve “Bu süreçler Türkiye’yi hedef aldı” diyerek başladığını ifade eden Ekonomist Mustafa Sönmez, “Dakika 1, yanlış 1. Teşhis buysa devamı zırvadır. 2018’de büyüme yüzde 3.8, 2019’da yüzde 2.3, 2020’da yüzde 3.5 olacakmış. Enflasyon hedefi, 2018 için yüzde 20.8, 2019 için yüzde 15.9. Bunlar gerçekçi hedefler değil. Bir tek yadsıyamadıkları; 2018 enflasyonunun yüzde 20’nin üstüne olacağı” dedi.

“Albayrak’ın YEP’indeki 2018 büyüme hedefinin (yüzde 3.8)’in tutması için 3. çeyrekte yüzde 3 büyüme olması, son çeyrekte de küçülmenin yüzde 0.2’de kalması gerekir” diyen Sönmez “Bu da pembe gözlüklü bir varsayım. Büyüme yüzde 2.8 ile 3 arasını ancak bulacak” dedi.

İktidarın 2018 dolar kuru ortalama beklentisinin 4.90 olduğunun küçük bir hesapla anlaşıldığını söyleyen Sönmez, “2019 için dolar/TL kuru beklentisi ise 5.60 TL. TL cinsinden GSYH’yi dolar kuruna bölündüğünde bu görülüyor” dedi.

Sönmez, “Önce Merkez Bankası faizi dediler, sonra OVP dediler, ikisi de geride kaldı. Elde ne var? Dolar 6.30’a gidiyor, gösterge faizi yüzde 24. Yüksek döviz-yüksek faiz kıskacında ekonomi. Başka bir şey kaldı mı? FED faizi geliyor. 3 Ekim enflasyon açıklaması var. Doları tutun artık bakalım” diye konuştu.

CHP’Lİ ERDOĞDU: PROGRAMDA KRİZ VAR AMA ÇÖZÜM YOK

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, ise YEP’e ilişkin “Programda kriz var ama çözüm yok” dedi. Erdoğdu ayrıca “Programa göre, 2019’da resmi işsiz sayısı 4 milyonu aşacak, 1 milyon insan işini kaybedecek” değerlendirmesinde bulundu.

YEP’in kesinlikle bir krizle mücadele programı olmadığını ifade eden Erdoğdu, şunları söyledi:

“Algoritmalar çalıştırarak bazı mantıklı hesaplamalar yapabilirsiniz. Ama bunların uygulanabilir olması ve sonuçları önemli. Örneğin ‘2021’de enflasyonu yüzde 6’ya indireceğiz’ diyorlar. Nasıl yapacaklar, somut hiçbir emare yok. ‘2019’da 60 milyar TL tasarruf sağlayacağız’, 16 milyar TL gelir artışı sağlayacağız’ denilmiş ama nasıl yapılacağına dair gerçekçi ve somut bir yol haritası yok. Yüksek girdi fiyatları ve ithalat dampingiyle çökertilen tarım sektörü ile ilgili en küçük bir umut verilmemiş. Bu maliyet ve fiyatlarla çiftçinin üretimi ve verimi düşecek. Bu durum arzın kısılması ve gıda enflasyonu artışı anlamına geliyor. Bu gerçek durum OVP’nin pembe enflasyon tahminleriyle çelişiyor.”

Erdoğdu, enflasyon ve işsizlik gibi göstergelerde gerçeklerle uyumsuz hedeflerin söylendiğini anlatarak YEP’in umudunu, kur artışıyla rekabet gücünü artıran ihracata bağlamış durumda olduğunu bildirdi.

Erdoğdu şu görüşleri dile getirdi:

“Berat Albayrak’ın kavrayamadığı gerçek, ihracatımızın önemli oranda ithalata bağlı olduğu. Bu durumda ihracat rekabet avantajı önemli oranda kur karşısında eriyen düşük ücretlere bağımlı olacak. Adalet ve eğitimi sistemi çökertilmiş yetişmiş insan gücünü beyin göçüyle kaybeden bir ülkede ihracatta yüksek katma değerli üretimle rekabet avantajı hayaldir. İhracatta rekabet avantajı sadece düşük reel ücretlere dayanıyorsa bunun adı Bangladeşleşme sürecidir. Bangladeş de düşük reel ücretle ihracatta rekabet yaratmaya çalışıyor.”

YEP’teki “2018 için yüzde 11.3, 2019 için yüzde 12.1” ifadeleriyle duyurulan işsizlik oranı beklentisinin anlamının, “2019’da resmi işsiz sayısı 4 milyonu aşacak, yani 1 milyona yakın insan işini kaybedecek” demek olduğunu vurgulayan Erdoğdu şöyle devam etti:

“Krizle mücadelede iki önemli silahımız vardı. Bunlardan birincisi Merkez Bankası’nın faiz artışı diğeri OVP’ydi. Krizle mücadelede en etkili iki araçta elimizden çıktı ve krizin en önemli değişkeni kur üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Çünkü sorunu doğru tanımlayamıyorlar. Sorunu biliyorlar ancak tanımlamak istemiyorlar. Çünkü işlerine gelmiyor. Türkiye’de ekonomik çöküşün altında yatan sebep siyasal çöküştür. Yaşadığımız bütün sorunların altında otoriter tek adam yönetimi var. Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün olmadığı, OHAL’in kalıcı hale getirilmesiyle temel hak ve özgürlüklerinin askıya alındığı, mülkiyet hakkının risk altında olduğu, Milletvekillerinin tutuklu olduğu ve yolsuzlukların kurumsallaştığı bir ülkede hiçbir ekonomik önlem çalışmaz. Ne yazık ki bu gerçeği yaşayarak öğreniyoruz.”

Kamu yatırım ve teşviklerinde 2019’da toplamda 35 Milyar TL kesinti yapılacağının ifade edildiğini vurgulayan Erdoğdu, “Hangi projelerin iptal edileceği ve hangi sektörlere ne kadar kısıntıya gidileceği karara bağlanmamış. Kamu yatırımlarında yüzde 30 daralma öngörülürken ve özel sektörün yatırımları kıstığı ortadayken, açıkladıkları büyüme ve işsizlik hedefleri gerçekçi değil. Programın tek gerçekçi yanı, 2018 enflasyonunun yüzde 20’nin üzerinde olacağı” diye konuştu.

Kaynak: Gazete Duvar ve Evrensel

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…