Boşanma Komisyonu Raporu’nun hazırlandığı süreçte kadınlar olarak raporun bu haliyle düzenlenmemesi ve kabul edilmemesi için çokça mücadele ettik. Ancak tüm ısrarlarımıza rağmen komisyon tarafından kabul edildi.

2016 yılında Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu ya da kamuoyunda bilinen adıyla “Boşanma Komisyonu Raporu” yayımlanmıştı.

Bu rapor, yayımlandığı dönemde kadın örgütleri, feminist örgütler ve kadınlardan ciddi tepkiler almıştı. Rapor iktidarın erkek egemenliğine nasıl yaklaştığını ve gelecekte kadına yönelik uygulayacakları politikalarındaki tutumlarını ortaya koyuyordu. Bu tutum iktidarın kadın kazanımlarına yönelik ciddi saldırıların habercisiydi. Komisyonun çalışma biçimi, görüştüğü ve raporuna temel aldığı kurum ya da kişiler asıl olarak erkekten yana olan, iktidara yakın, kadını birey olarak görmeyen, aile içerisinde tanımlayan kişi ya da gruplardı. Az sayıda kadından yana görüş bildiren kişilerin dedikleri ise raporda dikkate alınmamıştı. Örneğin, Boşanmış İnsanlar ve Aileleri Platformu, Babasız Bırakılan Çocuklar, Çocuksuz Babalar Derneği, Boşanmış Babalar Platformu ve boşanmış babaların sorunları hakkında uzman davet edilmiş olmasına karşın, boşanmış bir kadın dahi dinlenmemişti.

“Kadının birinci görevi”

Rapor, bir bütün olarak kadın erkek arasındaki eşitsizliği ve bunun giderilmesini temel almak yerine, aileyi temel almış, asıl olarak ailenin korunması için bir yol haritası çizmişti. Bugün iktidarın tüm politikalarında bunun karşılığını görmekteyiz. Boşanma, çocuk teslimi, tecavüzcü ile evlendirme gibi konularda ya da 100 günlük planlamalarda bu esastan yola çıkılmaktadır. Örneğin İktidarın 100 günlük planlaması içerisinde yer alan kadın istihdamını artırma maddesi “işte anne” projesiyle tanıtılmakta kadının annelik görevlerinden sonra, bu görevin gereklerini yerine getirme şartıyla istihdamından söz edilmektedir. Bu plana göre kadının birinci görevi aile içinde çocuk, yaşlı bakımı ve ev işleridir.

Komisyon raporu boşanmanın engellenmesine, aile birliğinin korunmasına odaklanmıştı. Ne pahasına olursa olsun kutsal aile dağılmamalı, kadınlar boşanma hakkını kullanamamalı idi.  Kadınlar her türlü baskıya rağmen aile birliği içinde kalmalı, kol kırılır yen içinde kalır kuralı işletilmeliydi. Bunun için boşanmasının engellenmesine yönelik bir dizi önlem komisyon raporunda yer almıştı. Bu rapor sürecinden sonra özellikle gençlerin erken evlenmesi için teşvik yasaları çıkarılmış kredi verilmesi yoluna gidilmiştir. Yine kadınları doğurmaya zorlamak üzere çocuk sayısı oranında ekonomik destek paketleri açıklanmıştı.

Diğer yandan raporda “ailede dini değerler”in ve “Türk kültür yapısı”nın aktarımı ile ilgili öneriler sıkça vurgulanmıştı. İronik biçimde, yurt  dışında yaşayan Türk vatandaşları için önerilen anadil hizmeti, Türkiye’deki farklı diller açısından gündemleştirilmemişti. Tersine, aile danışmanlığı alanında çalışacak uzmanların “milli kültürümüze” duyarlı olacak şekilde yetiştirilecek düzenlemelerin yapılması önerilmekte idi. Ayrıca, değerler eğitimi ile ilgili olarak yapılan öneriler, Milli Eğitim’in yetki alanına giren, eğitim tekelini yetkisiz kurumlara devreden düzenlemeler öngörülmüştü. Sünni İslam, Türk ve erkek bakışı üzerinden kadın sorununa yaklaşılmakta, dini referanslarla kadın yaşamı şekillendirilmeye, makbul kadınlar yaratılmaya çalışılmaktadır. Bugün iktidarın tüm politikaları bu anlayış üzerinden yürütülmektedir. Toplumu kutuplaştıran, düşmanlaştıran politikalar, teklik dışında hiçbir farklı görüşü kabul etmeyen yaklaşımın kendisi bugün gündemdedir. Yine Ensar Vakfı ve benzeri kurumlar ile yapılan protokoller çocukların eğitiminin nasıl yapılara bırakıldığının göstergesidir.

Rapor kadın düşmanı önerilerle dolu

Yasal düzenlemelerle ilgili ayrıntılı önerilerin yer aldığı raporda çocukların cinsel istismarı suçlarında, evliliğin 5 yıl boyunca sorunsuz ve başarılı devam etmesi halinde cezasızlık önerisi getirilmişti. Bugün belki henüz bu düzenleme, yasal düzenleme olarak önümüze gelmemiş olsa da Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) toplantılarında dillendirilmiş olması çok uzak olmayan bir süreçte gündeme getireceklerinin göstergesi oldu. Kadınların yoğun eylemlilik ve tepkileri üzerine geri çekilmek zorunda kalınan bu düzenleme mağdur aileler tartışması üzerinden tekrar gündeme taşınmak isteniyor.

Yine komisyon raporunda yer alan Nafaka ile ilgili süre kısıtına yönelik düzenleme yapılması önerisi, bu günlerde yoğun olarak tartıştırılmaktadır. Kamuoyunda “süresiz nafaka var, erkekler mağdur oluyor” söylemleri üzerinden yaratılmak istenen algı ile kamuoyu desteği alınmaya çalışılıyor. Henüz yasal olarak bir düzenleme olmasa da iktidarın bu konudaki sözleri anında yargıda etkili oldu ve Diyarbakır’da bir mahkeme boşanma davasında aylık 50 TL gibi çok cüzi bir rakamı nafaka olarak belirledi.

Boşanmış erkeklerin çocuklarını göremediği iddiası ile boşanma sonrası çocuk tesliminin kolaylaştırılması da komisyon raporunun diğer bir düzenlemesiydi. İktidarın 100 günlük planında bu düzenleme de yer aldı. Boşanma sırasında ve sonrasında yaşanan kadın cinayetlerini düşündüğümüzde bu düzenlemenin cinayetleri artıracağı gerçeği ortadadır.

Yaşlı bireylerin evde bakımı önerisi ise, yaşlı ve engelli bakımı üzerinden verilen maddi destekler yoluyla kadınların dört duvar arasına hapsedilmesinin aracı olmuştur.

Raporda şiddet beyanı olmayan boşanma davalarında arabuluculuğun getirilmesi önerilmekte idi. Cinsiyet eşitsizliğinin, arabuluculuğun boşanma davalarında uygulanmasını imkansız kılması bir yana, özellikle küçük kentlerde “şiddetli geçimsizlik” olarak ifade edilen davaların çoğunun şiddetten kaynaklanan boşanma davaları olduğu sıklıkla ifade edilmekteyken, basit suçlar olarak görülen, kadınlarca da çoğunlukla bir şiddet biçimi olarak ifade edilmeyen psikolojik ve ekonomik şiddet, hakaret, şantaj gibi şiddet biçimlerinin arabuluculukla çözümlenmesi daha büyük suçlara kapı aralama riski taşımaktadır.

Arabuluculuk yasak ama fiilen uygulanıyor

Arabuluculuğun, yıllarca süren dava süreçlerini daha da uzatacağı, arabulucuların asıl olarak aile kurumunu korumak üzere görevlendirilecekleri de çok açıktır. Arabuluculuk kadınları boşanmaktan vazgeçirmeye yönelik bir mekanizma olacaktır. Nitekim 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi çerçevesinde arabuluculuk yasaklanmıştır. Fakat Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Diyanet ile yaptığı protokol ve boşanma ombudsmanlığı/kamu denetçiliği uygulamaları ile arabuluculuk devlet eliyle fiilen gerçekleşmektedir.

“Mahremiyet” iddiasıyla aile hukukuna ilişkin duruşmaların gizli yapılması önerisi açısından ise; halihazırda Medeni Kanun madde 184’e göre taraflar gizlilik talep edebilmekte, hakim gerekli gördüğü takdirde duruşmalar gizli yapılabilmektedir. Bu haliyle getirilecek bir düzenleme, esas olarak kadın örgütlerinin dava takiplerini engelleme, basına yansıması üzerinden kamuoyu oluşturulmasını önüne geçme ve boşanmak isteyen kadını yalnızlaştırma isteğidir.

Koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresi kısaltılmasına yönelik komisyon önerisi ise kadınların şiddetle baş başa kalmasının, öldürülmesinin önünü açacak bir düzenlemedir. Bugün yargı sistemine baktığımızda bu önerinin hayata geçtiğini bazı mahkemelerce kararların 15 günlük süreler için verildiğini sonrası için delil aranmaya başlandığını gözlemliyoruz.

Bizi ne bekliyor?

Sonuç olarak bu raporun hazırlandığı süreçte kadınlar olarak raporun bu haliyle düzenlenmemesi ve kabul edilmemesi için çokça mücadele ettik. Ancak tüm ısrarlarımıza rağmen komisyon tarafından kabul edildi. Görünen şu ki bu rapor iktidarın kadına yönelik erkek egemen yaklaşımının hem göstergesi oldu hem de politikalarının işareti. Bugün bir yandan iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı bütünlüklü bir hat örerken diğer yandan bu raporu göz önünde tutarak ne tür düzenlemeler getirebileceklerini öngörebilir ve buna yönelik mücadele hattımızı oluşturabiliriz.

 

Kaynak :Sendika.org

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…