Kendisine sistematik işkence yapan ve en son öldürme teşebbüsünde bulunan eski kocası Kazım Aydemir’i öldürdüğü için tutuklanan Namme Öztürk “Artık çocuklarıma kavuşmak istiyorum” diyerek tahliye edilmeyi bekliyor
Kendisine sistematik işkence yapan ve en son öldürme teşebbüsünde bulunan eski kocası Kazım Aydemir’i öldüren Namme Öztürk tahliye edilmeyi bekliyor. Uzun zaman yaşadığı şiddeti ve işkenceleri anlatan Namme, tüm bu yaşananlardan sonra kendisinin suçlu sayılmasını kabul etmiyor.
Yarın (13 Eylül) Kartal 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşması öncesinde Sendika.Org’a yaşadıklarını anlattığı bir mektup yazan Namme Öztürk yargıçların adil karar vermelerini istedi. Öztürk mektubunda kadınlara da dayanışma çağrısı yaparak, “Çocuklarıma sahip çıkın” dedi.
Namme Öztürk’ün mektubu:
Merhaba,
Hayatımın neresinden başlayıp anlatmam gerekir hiç bilmiyorum. Hiç yaşanmamış olmasını çok isterdim. Ama hayat her zaman istediğimiz gibi ilerlemediği gibi hayat tecrübelerimizi acı anılarıyla ediniyoruz maalesef.
“Öğretilmişti alıştırılmıştı ‘erkek aldatır’ fikri saçmalığı”
Evliliğimin ilk yıllarından itibaren fiziksel, cinsel, psikolojik şiddete maruz kaldım. Ve bana bu zulmü reva gören severek evlendiğim, aşık olduğum adamdı. Evliliğimin üçüncü ayında hamile olduğumu öğrendim. Anneliği daha önce ablamın ölümü sebebiyle yeğenime bakarak tatmıştım. Oğlumun kardeşi olacak diye çok sevinmiştim. Hamileliğimin ilk aylarından doğum anına kadar şiddetin her türlüsünü gördüm. Bu sebepten her annenin doğumu bir mucizedir ama benim mucizem çok daha büyük. O kadar dayağa rağmen inatla dünyaya gelmek, annesine yoldaş olmak istedi bebeğim. Öğretilmişti alıştırılmıştı ‘erkek aldatır’ fikri saçmalığı. Maalesef bunu kabullenmiştim de. Fakat aldatan kaç erkek çocuğunun annesinin gözünün içine baka baka başka kadınlarla yaşadığı cinselliği, zevki anlatacak kadar acımasızdır. Sırf bana ve çocuklarıma karışmasın da ne yaparsa yapsın deyip hiçbir şeyine tepki vermeyince bu kez de canımı daha da acıtmak için ilişkisi olduğu kadınlarla beni aldatması ve bana bunu ispatlayıp ‘Beni kimse reddedemez’ demeleri ömrüm boyu unutmayacağım gibi o günlerdeki yüreğimin acısını da hiçbir şey geçirmeyecek.
Geceden başlayıp sabaha kadar dayak yedikten sonra sabah sesimi duyan komşularımın gelip ‘eşin seni neden dövdü, biz de uyuyamadık’ dediklerinde utancımdan vereceğim cevabım olmuyordu. Nasıl diyebilirdim, ‘evde temizlik yaparken plastik kadın cinsel organı buldum ve çöpe attım’ diye? Onun olduğunu, satın aldığını, ona ait kredi kartı slipi kutuda olmasına rağmen sorma cesareti bulamadığımı, sonucunda onu çöpe attığımı öğrendiğinde ‘Ben ona bir sürü para verdim, daha hiç kullanmadım’ deyip beni dövdüğünü.
İki çocuklu anne için kapıları çarpıp gitmek, başka şehirde yeni hayat kurmak hiç kolay olmuyor. Gideceğim yerde hemen iş bulabilecek miyim? Alacağım maaş yeterli olacak mı? Çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim? Okul kayıt işlemlerini hemen halledebilecek miyim? En önemlisi ya bizi orada da bulursa çok kızmış olup bizi öldürür mü? gibi sorulara cevap bulamayınca çözümsüzlüğe kapılıyor insan ve o çözümsüzlükte en iyi karar bulunduğumuz ortamdan ayrılmamak oluyor.
2015 yılında artık yengemle ve komşumla olan ilişkisini öğrendiğimde psikolojik olarak çöktüm. Ve bunları övünerek benim gözüme sokmasına, aynı zamanda bana ‘İsteğim dışında cinsel birlikteliğe zorlayıp sonrasında Ayşe’den Fatma’dan vs. daha çok zevk alıyorum’ deyip aşağılamasına dayanamıyordum. Sürekli burnumdan ve kulağımdan kan geliyordu. Ve bir süre Ereğli Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yattım. Gerçi orada bile tedavi olmama izin vermedi. Gelip ‘Bizi millete rezil ettin, deli hastanesinde yatıyorsun, çıkacaksın’ deyip imza atarak beni çıkardı. Ama Ereğli’de karar vermiştim, boşanacaktım kimseye söylemeden. Çünkü eğer söylersem diğer boşanma isteklerim gibi benim ve onun ailesi bir şekilde engel olacaktı. Kimsenin haberi olmayacaktı. Hiç kimse engel olamazdı. Boşanacaktım. Kendi isteğimle işten ayrıldım.
“Hamilelik döneminde aile içi şiddete rastlıyoruz, çözersiniz”
Hamileliğimin son dönemlerine yakın bir günde inanılmaz dayak yedim. Dayanamadım. 155’i arayıp yardım istedim. Devriye ekibi geldi. Polis beni görünce ‘Hamilesin, sen bu dönemde eşinin isteklerine cevap veremiyorsundur, bu süreçlerde aile içi şiddete çok rastlıyoruz, sonrasında geçer, çözersiniz’ dedi. Öylece kalakaldım, o anki çaresizliğimin tarifi yoktu. Polisten yardım istediğim için çok daha fazla şiddet gördüm. O gece özellikle kepçe ile sırtımdan yediğim dayağın vebalini o polis memuruna vererek uzun süre polisten yardım isteme cesaretini gösteremedim.
Sanırım 5 yıl kadar polisi arayamadım yardım isteyemedim. Polisi arayıp yardım istemek gibi bir hatayı ikinci kez 2013 yılında tekrar yaptım. Kemerle dayanılmaz dayakla baş edemedim, aradım. Karakola bile götürmediler. Sonuç aynıydı. Bir daha asla aramadım polisi. Ama aile içi şiddete karışmayan polis, aile içi cinayete çabuk müdahale edip tanıklık bile yapabiliyor, ne acı, ne yazık!
“Sonucun böyle olmasında herkesin payı var”
Şimdi herkes köşesine çekilip vicdanını susturmayı başarıyor. Sonucun böyle olmasında ‘Bizde boşanma yok’ diyen benim ailem, ‘Eşimiz dostumuz düşmanımız var’ diyen onun ailesi bizi birbirimize sülük gibi yapıştırmaya çalışan aile büyüklerimiz. ‘Biz aile içi şiddete karışmıyoruz’ diyen polis memurlarının payı yok mu? Hepsinin çok payı var.
Bir gün çıkarsam cezaevinden sabıkayla iş bulup hayatımızı idame edebilecek miyim? Kimse hikayemi bilmeyecek sadece ‘katil’ diyecek tüm bunlar göz önüne alınınca sonucun zararı en çok yine bana dokunmuyor mu?
Hiç iftira atmadım, yalan söylemedim. Mahkemede en ince ayrıntısına kadar araştırılmasını talep ettim. Söylediklerim iddia olarak kalsın istemedim. Kanıtlansın istedim. İkinci bir erkekten asla bahsetmiyorum asla. Ama bana Whatsapp’tan bayan resimleri atıp ‘üçümüz farklı bir şeyler deneyelim mi’ dediğinde ‘verdiğim tepki sonucunda bu dayağı yedim’ diyemiyordum.
Tüm bu yaşananlara ve olayın oluş şekli itibariyle haksızlığa dur diyecek yeni bir hayatın başlangıcını aralayacak yetki ve makam yargıçların vereceği karar. Öyle düşünüyor ve umut ediyorum ki benim dosyama bakan hakimlerin tüm dosyayı incelediklerinde olayın öncesinde yaşadıklarımı göz önüne alarak olayın varoluş biçimini, sebebini de net bir şekilde anlayarak hakkımda en adil kararı verirler. Ve beni bir an önce hasretle bekleyen özlemleri ile yanıp tutuştuğum iki yavruma kavuştururlar.
“Çocuklarıma sahip çıkın”
Buradan tüm kadınlara şunu söyleyebilirim. Hemcinslerinizi üzecek hiçbir şey yaşamayın. Kadın olarak kadınların birbirine sahip çıkması gerekiyor. Ve iki erkek evlat sahibi olarak özellikle erkek çocuğu olan tüm annelere sesleniyorum. Duyarlı, hassas ve kadınlara saygılı birer birey yetiştirmek için çaba sarf edelim. Ayrıca eğer ben evlatlarımın yanında olamazsam iki evladım duyarlı empati duygusu gelişmiş, yürekli insanlara emanet. Onlar sadece benim değil, hepinizin evladı. Onlara sahip çıkın, ziyan olmalarına göz yummayın. Ben ziyan oldum. Sokaklara teslim etmeyin, okumaları için eğitimleri ve psikolog desteği için lütfen yardımcı olun. Hepinizden ricam bu. Çocuklarıma sahip çıkın.
Umutsuzluğumun tüm hayatımı ele geçirdiği, soluduğum nefesin yaşamama yetmediği günlerde, kendimi ifade edememenin anlaşılmamanın ağırlığı altında ezilip, gözyaşlarımda boğulurken sessiz çığlığıma ses veren, ellerimden tutup yoldaşlık yapan bu zorlu süreçte gönüllü rehberim olan güzel insanların önyargısız, empati duygularıyla yaklaşan tüm dostlara kucak dolusu sevgi ve saygımlarımla. Hoşçakalın…
Kaynak: Sendika.Org