Nöbetler, hastanenin tüm işleri, üstüne bir de evdeki yükler derken hemşireler “tükenmişlik sendromu”ndan mustarip bu yüzden de sürekli emekli olma isteğiyle çalışıyorlar. Neredeyse toplama kamplarını aratmayan yatılı okullarda birer “melek” olmaları için her şeyleriyle kendilerini mesleklerine adamaları isteniyor. Özellikle OHAL’den itibaren %44 kadın çalışanın ihraç edildiği sağlık alanında iş yükünün daha da artması ile yıpranarak çalışan hemşireler bir de “öldürülerek” çalışmaya devam ediyor.
“Sus” işareti ile bilinen ve artık susmayan hemşireler sorunlarını anlatmak için belgesel hazırladı. Yaklaşık 1 saat süren belgeselde hemşireler, sağlık alanındaki performans sistemi, mobbing, kreş hakkı gibi pek çok konu hakkında yaşadıklarını anlattılar.
12-18 Mayıs Hemşireler Haftası kapsamında Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri tarafından hazırlanan “İlk sesten son nefese” adlı belgesel, katılımcı hemşireler ve yönetmeni Deniz Salmanlı’nın katılımıyla ikinci gösterimini İstanbul Kadıköy’deki Mor Mekan’da yaptı.
Hemşire İpek Deniz, belgeseli anlatırken kendisi de eski bir hemşire olan Sosyolog Leyla Şimşek Rathke’nin “Dünden Kalanlar” kitabında hemşireliğin kadın emeğinin görünmezliğinin evle sınırlı olmadığından bahsettiğini hatırlatarak söze başladı.
Belgeselde “Erkek hemşire görüldüğünde onun sadece doktor olabileceği düşünülüyor” diyen kadın hemşireler, toplumsal cinsiyet rollerinin mesleklerinde çokça hissedildiğini anlattı. Sağlık Bakanlığı’nın personelleri bütünlüklü görmediğini belirten hemşireler, “Bütünlüklü görülseydi bu kadar sorun yığılmazdı” diye eleştirdi.
Kendilerine iyilik meleği gibi birçok söz söylendiğini ekleyen hemşireler, “Biz kimsenin meleği değiliz. Çok büyük sorunlarımız var” diyerek her iş yerinde kreş olmadığından olan yerlerde ise 24 saat hizmet verilmemesinden kaynaklı yaşadıkları sorunlardan bahsetti.
Ayrıca “Her bekar hemşirenin kaderi gece çalışmaktır” diyen hemşireler “Bu şekilde bedenimizin gördüğü zararın dışında çevremize hatta yakınlarımıza bile yabancılaşıyoruz. Gece uykusunun ihlal edildiği bir meslek hemşirelik. Çoğu zaman tuvalete bile gidemiyoruz. Geceyi sürekli abur cubur ile geçiştirmek zorunda kalıyoruz. İzin istediğimizde ise özürlülük raporu isteniyor bu konuda. Gün ışığı görmemiz için bir yerimize bir şey mi olması lazım?” dedi.
Performans sisteminin gelişi ile birlikte sosyal hak olan sağlığın devlet eliyle nasıl özelleştirildiğinin en büyük göstergelerinden birini yaşadıklarını anlatan hemşireler, “En küçük odaları bile ameliyathane yaptık. Bu sistemle hastayla iletişim kurmamız tamamen engellendi” diyor.
“Eskiden kendimizce gerekçeler bularak bazı yaşananları tolere edebiliyorduk” diyen hemşire Sevgi Mersin,“Şimdi çok mutlu çalışamıyorum” diyor.
Gönüllü olarak tuttukları nöbetlerin kendileri için “gönüllü kölelik“olduğunu da ekleyen hemşireler, “Daha çok çalıştığımız için hata payımız da bir o kadar artıyor” dedi. Hemşireler alanlarında tüm bu sıkıntıları yaşarken bir de şiddete maruz bırakılarak çalışmak zorunda kalıyorlar. Belgeselde bu şu durum şöyle ifade ediliyor:
Her şiddete maruz kaldığımızda ‘Benim vergimle çalışıyorsun’ deniyor. Bu aslında sağlığın ne kadar ticarileştiğinin en büyük göstergelerinden biri.
Belgeselin yönetmeni Deniz Salmanlı (Soldan üçüncü)
“Hekimler dışındaki sağlık çalışanları da görünmeli” diyen hemşireler, görünmezlik durumunu çoğu zaman mobbingler ile hissettiklerini ifade ederek bazen ses tonu bazen de vücut dili ile mobbinge maruz bırakıldıklarını ekledi.
Belgesel bitiminde belgeselin yönetmeni Deniz Salmanlı, “Hemşirelerin sorunlarının bu kadar derin olduğunu bilmiyordum” diyerek gözlemlerini şöyle paylaştı:
Performans sistemi, kreş hakkının kullanılamaması, özellikle son dönemde eğitilmiş çalışan kadın istememe yaşanan en büyük sorunlardan yalnızca birkaçı. Görev tanımları olmayan hemşireler hastanelerde her işi yapıyor. Hastayla da iletişim kuran onlar doktorla da. Yükleri çok ağır olmasına rağmen görünmezler. Burada aynı zamanda hiyerarşik bir sistem de var ve bu sistem tamamen doktor üzerine kurulu. Oysa ki sağlık ekip işidir.
Hemşire Nilgün Demirtaş “Zihinsel olarak da yoruluyoruz. Kısa bir süre otursak bile bu sırada, yapacağımız işleri, personelin neleri ne zaman yapacağını düşünüyoruz” dedi. Demirtaş, ayrıca her zaman yardımcı gibi hareket ettiklerini de ekledi.
Sorunlarını anlatmakta çekimser olmalarının sebebinin okul dönemlerinde başladığını da hatırlatan hemşireler, kep takma zorunluluğuna karşı takmayanların cezalandırıldığını aktardı.
Belgeselde yer alan hemşireler ve yönetmen
Kaynak: Sendika.Org
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…