HDP’den ‘Ekonomik savaşı kazanacağız’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına tepki geldi.
HDP Parti Sözcüsü Saruhan Oluç, artan döviz kurlarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Yastık altındaki dövizleri bozdurun, bu bir milli mücadeledir, ekonomik savaşı kazanacağız’ sözlerinin sadece krizi örtme çabası olduğunu ifade eden Oluç, “Ortada bir ekonomik savaş yoktur; iktidarın politik ve ekonomik tercih ve uygulamalarının yarattığı kriz ve fiyasko vardır” dedi.
Parti Sözcüsü Oluç’un yaptığı açıklamanın devamı şöyle:
“Artık şu çok açık ortaya çıkmıştır ki, ‘kriz yok’ diyenler açıkça yalan söylüyor. En başta da iktidar koalisyonu, yandaş medya ve akademi çevreleri geliyor. Saat başı kur artışının yaşanması, döviz alım-satım farkının gittikçe artması, ekonomik dengelere ve işleyişe yönelik güvenin yıkıldığına dair önemli işaretlerdir. Bütün bunlar aynı zamanda yönetememe krizinin de önemli göstergeleridir. OHAL hukuksuzluğunun kalıcılaşması ve bu durumun yolsuzluk ve israf düzenine duyulan güvensizlikle birleşmesi krizi tetiklemiştir.
24 Haziran’dan sonra Türk Lirası yüzde 33 oranında değer kaybetmiş, üretici enflasyonu yüzde 25’e yükselmiş, faiz oranları yüzde 25 bandına çıkmış ve işsizlik oranları iki haneli olmuştur. Gün geçtikçe enflasyon ve hayat pahalılığı, borçlanma büyümektedir. Bugün halk dünden daha fakirdir. Yarın ise maalesef bugünden daha fakir olacaktır. Türk Lirasının değer kaybetmesinin anlamı budur. Ama öte yandan ülke hızla bu iktidar eliyle uçuruma sürüklenirken, elbette bu türbülanstan büyük rant ve kazanç elde eden iktidar yandaşları da mevcuttur.
Hem siyasi hem de ekonomik krizin müsebbibi olan bu iktidar, kurduğu otoriter rejimle yanlışlarının bedelini halklarımıza, işçi ve emekçilere ödeterek yoluna devam etme peşindedir. Yaşanan krizi finansal alanda atılacak adımlarla, para politikalarıyla veya rantçı, talancı ve verimsiz harcamalara dayanan 100 günde 400 proje gibi yalan rüzgarları ile durdurmayı düşünen iktidar yanıldığını görecektir. Hamasetle ekonomi ve ülke yönetimi yürütülemez. ‘Onların doları varsa bizim Allahımız var’ gibi kamyon arkası yazıları ile veya ‘dış güçlere karşı ekonomik savaş yürütüyoruz’ safsataları ile süreç yönetimi yapmak, yarın daha ağır ekonomik sonuçları işçinin, emekçinin, yoksulun, çiftçinin, esnafın, üreticinin omuzlarına yıkmak demektir.
TECRİT SONLANMALI, KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜME YÖNELİLMELİ
Biliyoruz ki, çözüm sadece ekonomik alanda yapılacaklarla sınırlı değildir, çözüm için siyasal adımlar atılması gereklidir. Tek kişi yönetimine ve tekçi anlayışa değil çoğulcu demokrasiye; üstünlerin hukukuna değil hukukun üstünlüğüne; yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına; savaş politikaları yerine barış politikalarına dayanan, İmralı’da tecriti sonlandırıp Kürt sorununda demokratik çözüme yönelen bir siyaset anlayışı ile ancak sonuç almak mümkün olabilir. Rantçı ve yandaşı besleyen açgözlü sermaye düzenine, hukuksuzluk ve tek adam keyfiliğine son verilmedikçe, faşizmin kurumsallaşması karşısında demokratik cumhuriyetin özellikleri geliştirilmedikçe, bu krizin orta ve uzun vadeli olarak aşılması mümkün değildir.
Bizler bu iktidarın yarattığı krizin faturasını halka ödetilemeyeceğini bir kez daha vurguluyoruz. Bu iktidarın ekonomi politikalarını ve siyasi kurgusunu kabul etmeyen, itiraz eden herkesi ortak mücadeleye çağırıyoruz. Yapılması gereken dayanışma içinde bu gidişe karşı ortak ve birleşik mücadeleyi, direnişi büyütmek, barış ve demokrasiyi kurma mücadelesini yükseltmektir.”
**
Erdoğan teşekkür ziyaretlerine 24 Haziran seçimlerinde yüzde 82 ile en yüksek oyu aldığı Bayburt’tan başladı. Baksı Müzesi ziyaretinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler cuma namazı için Ulu Cami’ye gitti. Cuma namazı sonrası caminin mikrofonundan cemaate seslenen Erdoğan, ‘ekonomik savaş’ta olunduğu yönündeki açıklamalarını yineledi.
Erdoğan daha sonra Bayburt Cumhuriyet Caddesi’nde yaptığı konuşmada ise şu ifadeleri kullandı: Kalbimiz Bayburt’ta kaldı. İlk fırsatta hemen çıktık Bayburt’a geldik. Hem kucaklaşalım hem de teşekkür edelim istedik. Bayburt, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçiminde şahsıma verdiği yüzde 82,1 oranındaki destekle yine ilk sırada yer aldı. Bayburt bambaşka… Şahsıma gösterdiği güven için her birine ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.
Yarın Ordu’dayım. Hem çalışmaları yerinde inceleyecek hem de vatandaşlarımıza bizzat geçmiş olsun diyeceğim.
Dolar molar bizim yollarımızı kesmez. Hiç endişe etmeyin, buradan yine söylüyorum. Yastığının altında doları, eurosu, altını olan varsa bunu gitsin Türk Lirası ile bankalarımıza bozdursun. Bu bir milli, yerli mücadelededir. Bize karşı ekonomik savaş ilan edenlere benim milletimin cevabı olacaktır. Bugün için değil de ne zaman? Yerli paramızla bunlara cevabı verelim.
Hazır mıyız buna? İşte bizim bu birliğimiz var ya, bu beraberliğimiz var ya… Batıya en büyük cevap olacaktır. Bayburt, Türkiye’nin son yıllarda verdiği mücadelede en ön saflarda yer alıyor. Tercihini Erdoğan’dan yana kullanan 26 milyon vatandaşımızın bize mesajı çok açık ve nettir. Hatta diğer adaylara oy vermiş olsa da 81 milyon vatandaşımızın mesajının aynı olduğunu biliyorum. Milletimiz bizden Rabiamıza sahip çıkmamızı istiyor. Bayburt’tan öyle bir ses verelim ki dünyanın dört bir yanında duymayan kalmasın. Kurcular, dövizciler cevabı alsın: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek vatan…
Bizler bu mücalede gerekirse 7 düvele karşı meydan okumaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Bu uğurda dünyanın en eli kanlı teröristlerinin tepesine binmekten çekinmedik. İçimize sokulmuş ihanet çetelerinin kafalarını koparmaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Bizim sorumluluğumuz George’a, Hans’a değil. Bizim Ahmet’e, Mehmet’e sorumluluğumuz var. Bu millete hizmet için yola çıktık, efendi olmak için değil.
Bir gün, iki gün sıkıntımız olabilir, bunların hepsi aşılır. Ülkemize diz çöktürmek için yapmadıklarını bırakmadılar. Osmanlı çınarını tuzakla, hileyle, ittifakla yıktılar.
Biz bu işlerle uğraşırken bazen aksakların öne çıktığı da olmadı değil. Bu tür arzi durumları da yoluna koyduk, koyuyoruz. Milletimiz kimin kendisi için çalıştığını, ortada dolaştığını iyi biliyor. Ülkemizin geleceğinden umutluyuz. Türkiye olarak 24 Haziran’da dünyada parmakla gösterilecek bir demokrasi şöleni yaşadık.
Ülkemize yönelik anlamsız bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya kaldık. 15 Temmuz gecesi, demokrasinin değil darbecilerin yanında yer alanlar 24 Haziran’dan sonra milletin iradesine saygı duymak yerine bambaşka yollara saptılar. Bazı ülkeler darbecileri koruyan, hak ve hukuk tanımayan bir tavır içine girdiler. Ekonomimizde son günlerde yaşanan olumsuzluklar, bu çarpıklığın ürünüdür. Suni finansal istikrarsızlık dalgalarına maruz kalıyoruz. Çok basit görüş ayrılıkları üzerine bina edilen bu saldırıların sebeplerinin çok başka olduğu açık. Bu tarz yaklaşım sergileyen ülkelerle aramızdaki ilişkiler, telafisi olmayan bir noktaya gelmiştir.
Konu Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp, egemenlik haklarımıza halel getirecek tavizler vermeye geldiğinde iş değişir. Kusura bakmasınlar, kimseye eyvallahımız olmaz. Dimdik ayakta duran bir Türkiye varsa kendi yolunda yürümeyi başaran bir millet oluşumuzdur. Darbecilere teslim olmadığımız gibi ekonomi tetikçileri ile de mücadele edeceğiz.
Kaynak: Artı Gerçek
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…