21 yıllık iktidarı boyunca adım adım devletin tüm kurumlarını gasp eden ve tek adama bağlı bir sistem inşa eden AKP-MHP iktidarı, 28 Mayıs’ta yapılacak seçime giderken, inşa ettiği bu totaliter sistemi kalıcılaştırmayı planlamaktadır. İktidarı boyunca ele geçirdiği tüm kurumlarıbir çıkar örgütü niteliğiyle paylaşıma açan, bu yönelime itiraz eden her kurum ve bireyi devlet sopasıyla hizaya getirmeye çalışmaktan çekinmeyen AKP-MHP Blok’u karşısında 3. Yolun inşası mücadelesi verdik, vermeye devam edeceğiz.
Bizler demokrasi ve özgürlük seçeneğinin yanında yer alanlar olarak 21 yıllık zorbalık düzeni boyunca geri adım atmadık, bundan sonra da atmayacağız. Kimimizi kanun hükmünde kararnamelerle açlıkla sınamaya kalkanlar, kimimizi sokak ortasında aleni katledenler, kimimizi rehin alıp yıllardır tutsak edenler iktidarları karşısındaki gerçek iradenin, örgütlülüğün, boyun eğmezliğin yegâne gücünün 3. Yol’da ısrar edenler olduğunu bilmektedirler. Bu bağlamda 28 Mayıs seçiminin demokratik cumhuriyette ısrar edenler açısından bir referandum olarak yeri belirgin bir öneme sahiptir.
Siyasal, ekonomik, ahlaki bir çöküş ve çürümenin yaşandığı toplumsal gerçeklik içinde, gerek iktidarın gerekse de restorasyoncu muhalefetin devlet içi iktidar kavgasına taraf olmadık, olmayacağız. Devlet içinde çöreklenmiş, çeteleşmiş rantçı bir yapının karşısında tüm kadınların, gençlerin, ötekilerin, ezilenlerin ve işçi sınıfının hak ve özgürlüklerini önceleyen politik hedefimizden geri adım atmadığımızı deklare ediyoruz. Tüm eksiklerimiz ve yanlışlarımızla ancak halklarımızla birlikte ısrarımızın yeni ve yeniden inşasını dün yarattığımız gibi bugün de yaratacağımıza olan inancımız tamdır.
Cumhur İttifakı’nın da Millet İttifakı’nın da gerek 14 Mayıs’ta, gerekse de yeni paydaşlarıyla28 Mayıs’ta diziliş biçimi ve amacının Kürt halkının politik iradesine ipotek koymak olduğunun farkındayız. Savaştan ve ranttan beslenen, devleti ele geçirmek için birbirleriyle yarışa girenler bilmelidir ki ülke halklarının iradesini gasp etmeyi hep denediniz, hep yenildiniz. Israrla vurguluyoruz: Kürt sorununun çözümsüzlüğü, toplumun çıkarına değildir. Milliyetçi kabarışları yükselterek boğmaya çalıştığınız Kürt sorununun çözümü, demokratik bir cumhuriyetin olmazsa olmazıdır. Halkların belediyelerine kayyum atamanın bir protokol ile kayıt altına alınmasını onaylıyorsanız, devirmeye çalıştığınız Tek Adam’a da onun zihniyetine karşı da gerçek bir mücadele yürütemezsiniz.
Halkların Demokratik Kongresi olarak daha önce de ifade ettiğimiz gibi gerek AB gerekse de Türkiye sermayesinin ekonomik ve siyasal kullanımına açık, korumasız, yaratılmaya çalışılan ırkçılığın nesnesi haline gelen göçmenler işçi sınıfının bir parçasıdır. Bununla birlikte ve yanı sıra emperyalist AB politikaları ve bu politikaların uygulayıcısı olarak maddi ve siyasi payını alan AKP-MHP faşist bloku, bizzat göçmenliğin ve göçmen yoksulluğunun sorumlularıdır. Dünya işçi sınıfının ve ezilen halklarının birbirine düşmesini bilinçli olarak tercih eden her politik hat ülke ve dünya sermayesi lehine hareket etmekte, ülke içinde geliştirilen milliyetçi ve ırkçı histerinin bizzat yürütücüsü mevcut olan iktidar ve paydaşlarıdır.
AKP-MHP iktidarının, insanlık suçlarına bulaşmış cihatçı çetelerle kol kola yürüttüğü savaş politikalarının karşısında cesurca durmadan, emperyalistlerin ve onların bu topraklardaki işbirlikçilerinin emellerini boşa çıkarmadan yapılacak her tartışma, meseleyi çarpıtmaktır.Unutulmamalıdır ki, bu iktidarın politikaları, Türkiye Cumhuriyeti’ni silah, petrol, uyuşturucu, organ ve insan kaçakçılığının da transit merkezi haline getirdi. Ölümden,savaştan, açlıktan, işsizlikten kaçarak göç etmek zorunda bırakılan sığınmacılar, Avrupa ve iktidar arasında yapılan anlaşmalarla, tercih edilerek Türkiye’nin ‘göçmen sorunu’ yaratıldı.Bu tablonun sorumlusu mağdur edilmiş göçmenler değil doğrudan doğruya savaş politikalarında ısrar eden, ekonomik ve siyasi rantı için sığınmacıları araçsallaştıran iktidar ve yine muhalefet adına ırkçılık zehrini topluma enjekte edip bunu bir protokol meselesi haline getirenlerdir.
Önemle altını çizmek isteriz ki 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri, kendi siyasi hırsları, hesapları için toplumu felakete sürüklemek isteyen aşırı sağcı, ırkçı, gerici partileri şimdidentarihe not etti. Hiçbir siyasi menfaat, yoksul, emekçi halkların, kadınların ve gençlerin geleceğinden daha kıymetli değildir. Erdoğan karşıtlığında cisimleşen milyonlarca oy, daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha çok refah talebi içindir. Gelecekte de bu taleplerin hayata geçmesinin önündeki en büyük engel yine Erdoğan rejiminin kendisi olacaktır.
Sonuç olarak, Erdoğan ve zümresi tarafından yaratılan bu ucube rejim, yaşanan toplumsal sıkıntıların da temel sebebidir. 14/28 Mayıs seçimlerinde oylanan ve oylanacak olan da bu ucube rejimin devam edip etmeyeceğidir. 14 Mayıs seçimlerinde de esas görülmesi gereken,toplumun en az yarısının değişim ve özgürlükten yana oy kullandığı gerçeğidir.
O nedenle bir kez daha belirtiyoruz: gerek iktidarda gerek muhalefette; Kürt halkının özgürlük, Türkiye halklarının demokratik iradesini tanımayanları, hiçbir koşul ve şart altında tanımayacağız ve karşısında duracağız. Tuttuğumuz yer ve halklarımızla imzaladığımız protokol bellidir: Erdoğan’ı başkanlıktan indirme, çeteleşmiş rantçıları dağıtma ve aralarında protokol yapanlara karşı toplumsal mücadeleyi yükseltme protokolüdür. Sizler için yalnızca slogandan ibaret olan cümleler, bizler açısından hayatidir, vazgeçilmezdir.
Halkların ortak mücadelesi kazanacak!
Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…