Zeki Gül
Mevcut Cumhurbaşkanının seçim sathında şehir hastaneleri bağlamında kullandığı “Bu hastanelerin müşterisi çok daha artacak” temennisi yerli yerinde duruyor. Hasta değil müşteri! Patrona kâr, sağlıklı bireye beddua misali bumerang! Özel sektöre ‘bol kazanç’ için demek ki bizlerin daha fazla kalp krizi veya felç geçirmemiz, verem kılınmamız, kanser illetinden muzdarip olmamız devlet tercihine evrilmiş de ağlayanımız yok!
Şehir hastaneleri hızla hayatımıza girmeye başladı. Adı fena değil: Şehir. Ya özü? Arazi devletten yani bedava, kredi için teminat mektupları yani risk yüklenme devletten, işletme süresi 30 yıl, yetmedi ola ki yataklar boş kalırsa yüzde 70 doluluk garantisi yine devletten, yıllık artış ve ödemeler dolar kuru üzerinden. Bir de halka dönüp “Kamu özel iş birliği ile hastane inşa ediyoruz” diyorlar.
Peki nasıl olacak bu hasta sayısında artış için “AKP’ garantisi? Nasıl oluyor da seçim sathında sağlıklı toplum yerine hastalıklı bir gelecek vaadinde bulunma cesaretini bulabiliyor AKP’li Cumhurbaşkanı? Ya, hangi zeminde yükseliyor bu ironi?
Misal “En az 3 çocuk demek” milyonu aşkın yeni bir müşteri grubu, öyle değil mi? Diyen kim? AKP’li Cumhurbaşkanı…
Türkiye’de şeker hastalığı ve aşırı kilonun ülkemizdeki son 12 yılı, Cumhurbaşkanının hastane patronlarına daha fazla müşteri vaadinin bir gereklilik değil tercih olduğuna dair önemli ipuçları sunmakta. İnsan söylerken bile zorlanıyor: Misal, obezite yani aşırı şişmanlık artış oranı Türkiye’de son 12 yılda erkeklerde yüzde 107, yani 2 katından fazla arttı. Yine şeker hastalığı görülme oranı aynı AKP’li yıllarımızda benzer oranda arttı. Her evde ‘buzdolabı’ misali bir aşırı şişman, bir şeker hastası, bir sezaryenle doğmuş bebek yarattı AKP sağlık tercihleri. Peki, hastane patronları için ülkede artmış şeker hastası ve aşırı kilolu nüfus ne anlama geliyor? Bizim sağlıksızlığımız onlar için kâr, üstelik en katmerlisinden. Yani ‘nar’ misali bir hastalık çok hastalığa dönüşüyor bu grupta.
Yine kalp hastalarının ekseriyeti şeker hastası. Yani çok ciddi bir hastalık. Yetmedi, ülkemizde bacağı kesilmiş olanların ve hemodiyalize giren böbrek yetmezlikli olguların ve yine bir hastalığa bağlı gelişen körlüğün ekseriyeti şeker hastası. AKP’li yıllarımızda şeker hastalığının 2 kattan da fazla artması ve toplumda görülme oranının yüzde 15’in üzerine çıkması aynı zamanda bir o kadar yeni tansiyon hastası, bir o kadar artmış körlük, kesilmiş bacak, böbrek yetmezliği, koroner anjiyo demek. Yani şeker hastası diğer bireylere göre kıyaslanmayacak oranda birden fazla polikliniğe bağımlı olur, daha fazla ameliyat geçirir, daha fazla hastanede ve yoğun bakımda yatar. Hasılı “şehir hastanesi patronu” için artmış şeker hastalığı ‘nar misali’ çoklu hastalığa ve bir o kadar artmış kâra dönüşür.
Hastalıklar dünyası şeker ve obeziteden ibaret değil elbet. Ama sırf bu başlıklarda dahi AKP tercihleri / karnesi, sağlıkta müşteri kılınmış bir ülke kılınmışlığımızın fotoğrafı.
Peki, toplumun bir yarısı nasıl oluyor da seçim sathında kendisine ‘beddua edercesine’ hastalık artışı, şehir hastaneleri patronlarına daha fazla müşteri kılınma vaadini alkışlıyor? TÜİK verilerine göre, kitap okumanın ülkede “İhtiyaç listesinin 235. sırasına geriletildiği”, yine “Kitap okumaya ayrılan sürenin günde ortalama 1 dakikaya” geriletildiği bir ahvalde çözmemiz gereken ana problem bu.
Sağlıcakla kalın.
Kaynak: Evrensel