Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube üyesi İZENERJİ işçileri, krizin faturasının emekçilere ödetilmemesi için eylül ayının son günlerinde yarım günlük iş bırakma eylemi yapacak. Şube, diğer sendikaları da ortak mücadeleye çağırdı.
İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı İZENERJİ şirketinde örgütlü DİSK Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube, temsilciler kurulunu geçtiğimiz günlerde topladı. Farklı birimlerden gelen çok sayıda işyeri temsilcisinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda gündem değerlendirmesi yapıldı ve çeşitli kararlar alındı. Toplantının ana gündemi yaklaşan toplu iş sözleşmesi ve ülke ekonomisinin kötü gidişatı ve emekçilere yansıması oldu.
Toplantıda, krizlerin kapitalist sistemin can simidi olduğu belirtilerek, krizleri çıkaranların patronlar olduğu ancak faturayı ödeyenlerin ise emekçiler olduğu ifade edildi. Krizin her geçen gün daha da hissedilir hale geldiği, zamlar ve döviz kurundaki artışlardan dolayı ücretlerin eridiği ve yaşamın daha da çekilmez hale geldiği dile getirildi. İktidarın krizi gerekçe göstererek belediye ödeneklerinde yapacağı kesintiler de gündeme geldi ve yaptırımın işçiler açısından kabul edilir bir yanı olmadığı belirtildi. Toplantıda eylül ayı içerisinde yarım gün iş bırakma ve aralık ayı içerisinde başlaması beklenen toplu iş sözleşme görüşmeleri öncesi taslağın, işyeri ve TİS komiteleri oluşturularak hazırlanması kararları alındı.
Evrensel’e açıklamada bulunan Şube Başkanı Arif Yıldız aldıkları iş bırakma kararını diğer şubelerle ortaklaştırmak istediklerini ifade ederek, “Çünkü yaşadığımız sorun sadece bizim değil. 24 Haziran seçimleri sonrasında yaşanan finansal krizden dolayı maaşlarımız erimiş oldu. Daha TİS masasına oturmadan maaşlarımızda 450-500 liralık gibi bir kayıp oldu. Krizleri yaratanlar yüzde 1’dir ama faturayı yüzde 99’a kesmeye çalışıyorlar. Biz de bir emek örgütü olarak kesinlikle buna kabul etmiyoruz, bu krizin faturasını biz ödemeyeceğiz. Bu iş bırakma eylemi öncesinde işyerlerini de gezerek işçilerle, Nasıl bir mücadele verilmesi’ gerektiğini konuşuyoruz” dedi.
Yaşanan krizin hükümetin içerideki ve dışarıdaki politikalarından kaynaklandığını dile getiren Yıldız şunları söyledi: “Tek adam geldiğinde her şeyin çözüleceğini söyleyen AKP iktidarı ülkeyi uçuracağız demişti, evet şu anda ülkeyi uçurumdan aşağıya doğru uçuyorlar. Büyük şirketlerin vergi borçlarını silen iktidar emekçilerden tasarruf bekliyor. Onlar kârlarına kâr katıyor, şatafatlı hayatlarını sürdürüyor. Önümüzde TİS’ler var, krizle tehdit ederek sıfır zam dayatmasında bulunacaklardır. Hükümet milli ve yerli söylemleri ile insanları kandırmaya çalışıyor ama kendilerinin milli ve yerli olmadıklarını 30 Ağustos resepsiyonunda sunulan meyvelerde gördük. Halk zaten asgari ücretle yaşamaya çalışarak fedakarlık yapıyor. Asıl fedakarlığı kendileri yapsın. Maaşlarından, kârlarından vazgeçsinler. Madem kriz var ülkede bu kadar şatafatlı yatırımın, gereksiz sarayların yapımının doğru olduğunu düşünmüyoruz.”
‘Aynı gemideyiz’ söylemlerine de değinen Yıldız, “Elbette aynı gemide değiliz onlarla. Biz Süperpak işçileri ile aynı gemideyiz, Flormar işçileri ile aynı gemideyiz, fabrikasının önünde toplusözleşme hakkı için direniş yapanlarla aynı gemideyiz, sokakta mücadele verenlerle aynı gemideyiz, kendi sınıf kardeşlerimizle aynı gemideyiz. Bir sıkıntı yaşandığında gemiyi ilk onların terk edeceğini biliyoruz” dedi.
Sendikacıların koltuk kaygılarını bir kenara bırakarak mücadele hattını örmek ve önderliğini yapmak zorunda olduğunun altını çizen Yıldız, “Emek örgütleri sokak ayağını örgütlemeli. Bunu sendikacılar yapmıyorsa, oraya üye olan işçi zorlamalı. Bugün sendikacılar koltuk kaygılarından dolayı yan yana gelemeyebilirler işçiler, alana, sokağa çağırmalı. ‘Aman sokağa çıkmayalım, işvereni, iktidarı karşımıza almayalım’ tarzı düşünceleri bir kenara bırakarak sınıfın birlikteliğini sağlamak adına emek örgütleri olarak eylemimizi ortaklaştırmaya çağırıyorum ve de bir defa alana indik, bekleyelim mantığında da olunmamalı, mücadele sürece yayılmalı” dedi.
Yaklaşan toplu sözleşme görüşmelerinden işçilerin beklentilerini de anlatan Yıldız şunları söyledi: “Toplu sözleşme sürecine giderken ortada yüzde 18’lik bir enflasyonla karşı karşıyayız. İşçinin, emekçinin, mutfağına yansıyan enflasyon ise 35-40’larda. Biz kesinlikle ve kesinlikle resmi enflasyonun üstündeki bir oranın aşağısına imza atmayacağız. Söz karar ve yetki tabanındır diyen bir sendikayız. İzmir Büyükşehir Belediyesi ekonomik krizin baş göstermesinin ardından genelge yayımlayarak tasarrufa gidilmesini istedi. Zaten eriyen maaşımızı çalışan arkadaşlarımız fazla mesailerle toplamaya çalışıyordu, ilk saldırdıkları mesailer oldu, hatta izinle takas edilmek istendi. Buna karşı çıktık. Önümüzdeki toplu sözleşme görüşmelerinde de bu gündeme gelecektir. Şu anda birimleri geziyoruz ve temsilci arkadaşlar üzerinden toplayacağımız talepler üzerinden toplu sözleşmemizi sürdüreceğiz. İzmir’deki geçim standartlarını belirleyerek masaya oturacağız. Biz bu dönem patronlardan fedakarlık istiyoruz. İşçiler emekçilerin koşullarını iyi bir noktaya getirmesini talep ediyoruz.”
Kaynak: Evrensel
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…