IŞİD’in Maxmur saldırısı sırasında yaşamını yitiren gazeteci Deniz Fırat, Çaldıran’daki bulunan mezarı başında anıldı. IŞİD’in katlettiği kadın gazetecilerden Deniz Fırat’ın (Metiye Yıldıztan) ölümünün 4.yılında Van’ın Çaldıran ilçesi Xecexatun (Hangedik) köyünde mezarı başında anıldı. Anmaya HDP milletvekili Muazzez Orhan, HDP il Eşbaşkanı Yadişen Karabulak, DBP il Eşbaşkanı Aynur Tarhan, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Sözcüsü Hakkı Boltan, özgür basın çalışanları, MEYADER, TJA ve ailesi katıldı.
Gazeteci Deniz Fırat (Leyla Yıldıztan), 8 Ağustos 2014 tarihinde IŞİD’in Erbil’in 40 kilometre uzağındaki Mahmur Kampı’na yönelik saldırısında, vücuduna isabet eden şarapnel parçaları sonucu yaşamını yitirdi. Haber takibi yaptığı sırada IŞİD’in hedefi olan Deniz Fırat, özgür basın ve kadın gazeteciliği bayrağını arkadaşlarına devretti.
Yaşamını yitirişinin 4. yılında annesi Sultan Yıldıztan, kızı Deniz Fırat’ı şu sözlerle anlattı: “27 yıllık göçebelik yaşantımızda 4 çocuğumuzu şehit verdik. Fakat, IŞİD’in katlettiği Deniz’inki bizlere çok ağır geldi. Biliyoruz ki, daha ağır bedeller vererek ancak amacımıza ulaşabileceğiz. Şehit Deniz, evin en büyük ikinci çocuğuydu. Küçük yaşlarda özgürlük mücadelesine gönül verdi. 22 yıl boyunca mücadele etti. Gazeteciydi. Hiçbir zaman ölüm haberini alacağımızı düşünmemiştik.”
Sultan Yıldıztan, aynı zamanda kendilerinin de yaşadığı Mahmur Kapı’na yönelik saldırı gününü şöyle anlattı, “Bizlere kampı boşaltmamız söylendi. Toparlanmaya başladık. O esnada gözüm bir an Deniz’i gördü. Elinde fotoğraf makinası kampta yaşayan halkı çekiyordu. Başında mavi kefisi, üzerinde yeşil elbisesi vardı. Arabaların önünde büyük bir hızla gidip geliyordu. Ona ulaşmak istedim fakat olmadı. Çetelerin kampa girmesi an meselesiydi. Ve herkes çok telaşlıydı. Ertesi gün bize Deniz’in ağır yaralandığı bilgisi verildi. Çok geçmeden de Deniz’in şehit düştüğünü öğrendik. Deniz’in haberini duyduğumda kendimi dışarı atıp bütün gücümle bağırmak istedim. Evet, bu kampta 4 çocuğumuzu yitirdik. Fakat Deniz’in ki hepsinden ağır geldi.”
Küçük kardeşi Beritan’ın Van’a gideceğini öğrenen Deniz Fırat’ın, “Van Gölü’ne git ve orada 3 çay iç. Her ne kadar ben çay sevmesem de benim yerime de bir tane iç” dediğini kaydeden anne Sultan Yıldıztan, “Onun o sözünden çok etkilendim ve duygulandım. Deniz hep memleket hasreti yaşadı ve kendi köklerine oldukça bağlıydı. Şehit Deniz şimdi Maxmur’un sembolü oldu. Deniz’in yaşamını yitirdiği ve kanının döküldüğü Karacadağ hiçbir zaman bırakılmayacak. Deniz gibiler olduğu sürece onun kamerası ve kalemi yerde kalmayacak” diye konuştu.
Kızı Deniz Fırat’ı son gördüğü günü unutamayan Sultan Yıldıztan, “Deniz’in yolundan giden arkadaşı Rizgar, Deniz’in ‘Cizre Fırtınası’ operasyonunda haber takibi yaptığı sırada yaşamını yitirdiğini söyledi” dedi. Kızının yaşamını yitirdiği yere bir zeytin ağacı diken anne Yıldıztan, “Oraya gidip o ağacın kokusunu içime çekiyorum. Orada Deniz’imin kanı aktı. Onun kokusu geliyor” diye belirtti.
Deniz Fırat’ın Mahmur Kampı’nda çok sevildiğini kaydeden Sultan Yıldıztan, kızının her yaştan insan ile anlaşabildiğini belirterek, şöyle devam etti: “Bu sene de Şehit Deniz için anma töreni yapacağız. İçimde halen acısı ilk günkü gibi taze duruyor. Ama bize emanet ettiklerine sahip çıkacağım. Gözü arkada kalmayacak. Onun gittiği yoldan gideceğim ona sözüm bu. Direnerek şehitlerimizin isteklerini yerine getireceğiz.”
Baba Narif Yıldıztan ise, IŞİD’in kampa yönelik saldırısını anımsatarak, Deniz Fırat’ın cenazesini vasiyeti üzerine memleketleri Van’ın Çaldıran ilçesine bağlı köylerine götürdüklerini söyledi. Narif Yıldıztan, halkın cenaze töreninde Deniz’e sahip çıkıp kendilerini yalnız bırakmadıklarını ifade etti.
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…