Sokağa çıkma yasakları döneminde Cizre’deki yaralı ve hastalara sağlık hizmeti vermek amacıyla yaşam koridoru açma girişiminde bulundukları için yargılanan sağlıkçılar Artı Gerçek’e konuştu.

Cizre’de sokağa çıkma yasağı sırasında kentte bulunan yaralılara sağlık koridoru açmak için yola çıkan sağlık çalışanları haklarında açılan davanın ilk duruşması Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sağlıkçılar “örgüt üyesi oldukları” ve “örgüt propagandası yaptıkları” iddiası ile yargılanıyor. HDP Milletvekilleri Sabiha Aydeniz ve Necdet İpekyüz, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, HDK Eşsözcüsü Onur Hamzaoğlu ile bölge illerinin Tabip Odası Başkanları, TBB ve SES üyelerinden oluşan çok sayıda sağlıkçı duruşmaya katılarak meslektaşlarına destek verdi.

Davanın ilk duruşmasına yargılanan 13 sağlık çalışanı katılırken, Dr. Vahaç Alp Diyarbakır Adliyesinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Sağlıkçıların kimlik tespitinin yapılmasının ardından mahkeme başkanı iddianamenin özetini okudu. İddianamenin okunmasının ardından savunmalara geçildi.

“AMACIMIZ SAĞLIK KORİDORUNU AÇMAKTI”

Tabipler Odası Yönetim Kurulu eski üyesi Doktor İncilay Erdoğan savunmasında, sokağa çıkma yasakları döneminde yaşananları hatırlattı.  Kendilerine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyen İncilay Erdoğan, Cizre’de yaşanan sivil ölümlerin isimlerini sıraladı. Sağlık ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için Cizre’ye doğru yola çıktıklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: “Bizim için aslolan yaşam hakkının kendisidir. Bodrumlarda kalan insanların çağrısı vardı. Bu çağrı yaygın basında da yer aldı.  Milletvekillerinin çağrısı vardı. Dönemin CHP milletvekili Aytuğ Atıcı Meclis kürsüsünden çağrı yaptı. Hekimleri yollara döken bu çağrılar oldu. Biz de hekimler olarak o gün o ambulanslardaydık. Görevimizi yerine getirmek, sağlık hakkının yerine getirilmesi için yola çıktık. Ancak engellendik. Cizre’de de ambulanslar vardı ancak yaralılara ulaşmaları engelleniyordu. Tüm amacımız o sağlık koridorunu açmak ve insanları sağlık kurumlarına ulaştırmaktı. Hastaları tedavi etmek suç ise biz bu suçu Hipokrat’tan beri her zaman işliyoruz, işlemeye devam edeceğiz.”

“TAKDİR EDİLECEĞİMİZE YARGILANIYORUZ”

Erdoğan’ın ardından savunma yapan SES Kadın Sekreteri ve hemşire Selma Atabey, amaçlarının bir sağlık koridoru açmak olduğunu ancak bunu başaramamanın üzüntüsünü yaşadıklarını söyledi. “Bizim amacımız yaralılara destek sunmaktı” diyen Atabey, “Sağlıkçılar olarak taktir edilmemiz gerekirken, burada yargılanıyoruz” dedi. Doktor Çağla Demir ise, yargılananların sadece sağlık çalışanlarının olmadığını, meslek etik değerlerinin de yargılandığını söyledi. Meslekleri ve uluslararası sağlık kurallarının yargılandığını ifade eden Demir, Türkiye’nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesini hatırlatarak, “Sözleşme görevini yerine getiren tıbbi personelin öldürülmesini veya engellenmesini yasaklar. Savaş durumlarında bile sağlık personelinin savaş bölgelerine girerek görevini yerine getirmesini öngörür” ifadelerini kullanarak bundan sonra da insanların yaşam hakkı için mücadele edeceğini söyledi.

‘EN BÜYÜK PİŞMANLIĞIM ONLARI KURTARAMAMAK’

Çalışma alanlarının etik kurallar üzerinde olduğunu belirten Dr. Nafiz Karahancı, “Neden burada olduğumu anlamıyorum. Pakistan’daki selde de ilk talepte bulunan, Van depreminde de gönüllü olarak yola çıkanlardanız. Ankara’da 3 defa bombalı saldırı yaşandı. Günlerce görevimizin başında kaldık. İddia ediyoruz ki; 15 Temmuz gecesi de arkadaşlarımız ile beraber yine yaralılara yardımcı olanların başında geliyorduk. Yaşam hakkına sahip çıkılması yargılanmamalı” dedi.

Sağlık çalışanları savunmalarında, sağlık etik kuralları, uluslararası sözleşmelerde insanların sağlığa ulaşma hakları ve hekimlerin sağlığa ihtiyacı olan kişilere sağlık hizmeti ulaştırma zorunluğu olduğunu vurguladı. Sağlık çalışanları yaptıkları savunmalarda beraatlarını talep etti.

“POLİS RAPORU İDDİANAMEYE DÖNÜŞTÜ”

Sağlıkçıların yaptıkları savunmaların ardından söz alan avukat Ziynet Özçelik, iddianameyi hazırlayan savcıyı eleştirdi. Savcılığın TEM’den 4 polisin hazırladığı bir raporu iddianame haline getirdiğini belirten Özçelik, “Sözde bir ihbarcı var. Savcı beyde bu nedenle soruşturma başlatmış. Kimdir bu ihbarcı. Bu bilgileri nereden temin etmiş. Hepsi bir tarafa, savcılığın ihbarcının ifadesini alması gerekmez mi? Onu bile yapmamış. Cizre’de 23 numaralı bodrum için örgüt karargahı olduğu söylenmiş ama bir tespit yok. Örgütün talimatı deniliyor ama 23 numaralı bodrumdaki insanların kurtarılması için dosyada bahsedilen örgütün talimatı yok. Ayrıca Cizre’ye giderken hem Sağlık Bakanlığı hem de İçişleri Bakanlığı’na bilgi verilmiş. Sağlıkçılar basın açıklaması yaparak yola çıkmış” diyerek, sağlık çalışanlarının meslek etik kuralları çerçevesinde hareket ettiğine dikkat çekti.

Mahkeme heyeti,  yapılan savunmaların ardından duruşmayı 26 Aralık tarihine erteledi.

“O ÇAĞRIYA SESSİZ KALAMAZDIM”

Duruşmanın ardından Artı Gerçek’e konuşan sağlık çalışanları, sağlık hizmeti verdikleri için yargılandıklarını belirterek, kendilerine yöneltilen suçlamalara tepki gösterdi. Anestezi Uzmanı Mustafa Yurtsever o tarihte SES Batman Şube Eşbaşkanıydı. Kamudan ihraç edildiği için şu an işsiz olduğunu anlatan Yurtsever, “Bu gün olsa yine aynısını yaparım” dedi.  Kendisinin ölüme karşı yaşamı savunduğunu anlatan  Yurtsever, şunları söyledi: “Cizre’den yükselen bu sese kaygısız kalamazdık. Çağrı herhangi bir örgütten değil, Cizre’de mahsur kalanlardan, legal alanda siyaset yaparak Meclis’te bulunan iki siyasi partinin milletvekilerinden geldi. Hatta o dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’da bu çağrılar üzerine açıklamalar yapmak zorunda kalmıştır.

“SADECE CİZRE’DE YARGILANDIK…”

1999’da Kocaeli’ndeydim, 2003 depreminde Bingöl’deydim, 2011’de Van Erciş’teydim, hatta Somali’ye başvurdum, orada yaşanan insanlık dramına bir sağlıkçı olarak bir nebzede olsa katkı sunabilmek istedim. 2014 yılında Suruç’taydım. O trajedileri bire bir yaşayan bir sağlık emekçisi olarak orda bir sağlık koridorunun açılabilmesi gerektiğini ve bunu başarabileceğimiz inancıyla biz yola çıktık. Sadece Cizre için hakkımızda davalar açıldı. Diğer yerlerde Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle, Urfa Valisi ve Suruç Kaymakamı ile birlikte çalışmıştık. Van Erciş depreminde keza aynı şekilde Salık Bakanlığı ile birlikte hareket ettik. Sudan için Sağlık Bakanlığı’na  başvuruda bulunduk. Kocaeli depreminde Batman Valiliği üzerinden gittik. Bunlarla birlikte koordineli çalıştık. İnsan hayatını kurtarmak ve sağlığa erişemeyen vatandaşa sağlık hizmeti götürmek istedik. Cizre’deki temel amacımız da buydu.

“DEVLET O İNSANLARI KURTARAMAMADIĞIMIZ İÇİN BİZİ YARGILAMALIYDI”

Tabi başarılı olunamadı. En büyük üzüntümüz bu. Bu gün yargılanması gereken şu olmalıydı. Aslında ‘İnsanları neden kurtaramadınız’ noktasında yargılanmamız gerekiyordu. Çünkü biz görevimizi yapamadık. Eğer başarılı olmuş olsaydık, o insanları sağlık kuruluşlarına ulaştırırdık.Orada daha sayısı belirlenemeyen insan öldürüldüğü söyleniyor. Soruşturma bu insanları neden kurtaramadığımız için olmalıydı. Devlet bu noktada bizi yargılamalıydı. ‘Siz sağlık meslek örgütleri neden o insanları kurtaramadınız’ diye. Bu gün olsa yine aynısını, tekrar yaparım. Hiç sorgulamaksızın yapardım. Biz yola çıkarken bir koridor açılır diye çıktık. Bizim amacımız bir an önce bu insanlara sağlık hizmeti sunabilmekti. O yüzden bu gün, yarın tekrar olsa, iddia ettikleri gibi örgüt üyeliğinden ceza dahi verileceğini bilsem bir sağlık emekçisi olarak tekrar bunu yapardım. Çünkü ben savunduğum sağlık hizmetlerinden dolayı kamudan ihraç olmuş biriyim. Hala bir şekilde bu mücadelenin bir kenarında yaşamımı sürdürüyorum.”

“YARGILAMA ÜLKE TARİHİNE KARA BİR LEKE”

TBB Batman Tabip Odası Genel Sekreteri Doktor Ömer Faruk Erin: Bu yargılama Türkiye tarihinde kara bir leke olarak kalabilecek bir yargılama. Biz o dönemi bütün ülke halklarına çektiği acılara cevap olma açısından bir girişimde bulunduk. Tamamen insani bir girişimdi. Hekimce etik değerleri savunan, insan yaşamını savunan bir girişimdi. Tüm ulusal ve uluslararası sözleşmeleri içeren görevimizi yerine getirmek için yola çıkmıştık. Ama maalesef bu gün böyle bir davayla karşı karşıya kaldık.

“BİNLERCE YILLIK İNSANLIK DEĞERİ YARGILANIYOR”

Tabipler Odası Yönetim Kurulu eski üyesi Doktor İncilay Erdoğan: Biz bu gün bu yargılamada aslında binlerce yıllık insanlık değerlerini ve meslek etik ilkelerini, sağlıkçı olmanın sorumluluğunu tekrar maalesef savunmak zorunda kaldık. Bu davanın asıl konusu buydu. Suç diye görülen bizim sağlıkçı olma sorumluluğumuzun kendisi ve ilkelerimizdi. Genel olarak bunu orada tekrar dile getirdik. Bunun suç olmadığını, eğer suçsa da bizim bu suçu işlemeye devam edeceğimizi söyledik. Çünkü bizim işimiz yaşamın kendisi, insanlık değerleri ve yaşatmak. Bundan vaz geçmemiz beklenemez. Çünkü bu biz sağlıkçıların varlık nedeni. Bunun suç olarak görülmesini kabul edilemez buluyoruz.

Biz tarihte şöyle bir tanıklık yaptık. Çok ciddi bir şekilde sadece enkaz altında insanların yaşamları ölmedi, insanlık değerlerini gömdüler oraya. Birde bunların yargılanması gerekiyor. Suç varsa, engellenmiş, her koşulda engellenmemesi gereken ambulansın engellenmiş olmasıdır. Suç varsa budur. Bir suç varsa bu gün o insanları yaşatamamızdır.

Kaynak: Artı Gerçek

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…