Gazete Duvar’dan Vecdi Erbay Lîs Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Lal Laleş ile Cegerxwîn’in şiiri ve hayatı hakkında yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz. 

“Cegerxwîn, Modern Kürtçe şiirin kurulmasında başat rol oynamıştır”

Yoksulluğu, işçileri, köylüleri, ezilen Kürt halkını şiirlerinde işleyen Marksist Kürt şairi Cegerxwîn, 1900 (resmi kayıtlarda 1903) yılında Mardin’in Gercüş ilçesine (şu an Batman’a bağlı) bağlı Hesarê köyünde dünyaya geldi. Cegerxwîn’in asıl adı Şêxmûs Hesen’dir. 1914 yılında Suriye’nin Amûdê şehrine göç eden Cegerxwîn, dini eğitim aldığı için bir süre din görevlisi olarak çalıştı. Bu nedenle Kürtler arasında kendisine Seyda denildi.

Çocukluk yıllarında ağaların, beylerin yanında ırgatlık, çobanlık yapan Cegerxwîn bu süreçte türlü sıkıntılar çekti. Hem Suriye hem de Türkiye’de çeşitli yerleri gezen şair, Kürtlerin çektikleri sıkıntıları görmüş ve bu sıkıntıların nedenleri üzerine kafa yordu. Bu süre içindeki arayışları Marksizm ile tanışmasını sağladı.

1937 yılında Xoybûn adındaki Kürt örgütünde yer alan Cegerxwîn, Hawar adlı dergide Şêxmûs Hesen yerine Cegerxwîn imzasını kullanmaya başladı. Kürtçede ciğeri yaralı, dertli kişi anlamına gelen Cegerxwîn, bu mahlasla halkının dertlerini ve çilelerini kaleme almaya çalıştı.

1946 yılında Suriye’de Kürtlerin yoğun yaşadığı bir yer olan Qamişlo iline geçen Cegerxwn, Civata Azadî û Yekîtiye Kurd (Özgürlük Meclisi ve Kürt Birliği) örgütünün kurucuları arasında yer aldı. 1948 yılında Suriye Komünist Partisi’ne üye olan şair siyasi görüşleri ile güçlü kalemini birleştirmiş, işçi sınıfını, köylüleri anlatmaya, aydınlatmaya çalışmıştır. Cegerxwîn’in şiirleri ilk kez 1976 yılında Gani Bozarslan tarafından Türkçeye çevrildi ve “Lenin Şafağı” adıyla yayımlandı. Şair, 1963 yılında Şam’da tutuklandı. Baskılar nedeniyle değişik ülkelerde yaşamak zorunda kalan Cegerxwîn, son yıllarını İsveç’te geçirdi.
22 Ekim 1984 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yaşama veda etti. Ölümünün ardından Suriye’nin Qamişlo şehrinde defnedildi.

Hayat hikâyesi kısaca böyle Cegerxwîn’in. Sağlığında yayımlanan kitapları, dağınık bir şekilde de olsa, Türkiye’de de yayımlandı. Lîs Yayınları ise şairin 10 kitabını 2 ciltte toplayarak okurun ilgisine sundu. Kitapları bir araya getirmek, değişik baskıları karşılaştırmak, eksikleri ve yanlışları gidermek, Lîs Yayınları editörü Lal Laleş’in de dikkat çektiği gibi uzun zaman aldı. Kitapların editörlüğünü üstlenen Şivanê Dêrikî, önsözde kitabın hazırlanış sürecini anlatırken, çok sayıda ismin katkısından da söz ediyor ki bu bile iki cildin nasıl bir zahmetle hazırlandığını gösterir niteliktedir.

Cegerxwîn’in ilk şiirleri nerelerde yayınlandı?

Sanırım ilk şiirleri 1932’de Hawar dergisinde yayınlandı. Hawar dergisi Celadet Alî Bedirxan tarafından, Fransızların desteğiyle Şam’da yayınlanıyordu. Ama bundan önce bitirdiği, yayına hazır bir Divan’ı vardı Cegerxwîn’in. Bu divanı 1927’de bitirmiş ancak yayınlamamıştı. Öyle anlaşılıyor ki Cegerxwîn bu ilk divanı estetik olarak beğenmemişti. Hawar dergisinde ise yeni şiirler yazıyor ve bu şiirlerle Hawar ekolünün öncü şairleri arasında yer almaya başlamıştı.

Cegerxwîn, aldığı dini eğitim nedeniyle, ilk şiirlerini Arapça yazmış olabilir mi?

Cegerxwîn tamamına yakın şiirlerini Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle yazdı. Fakat Kürtçenin diğer lehçelerinde yazdığı, mesela Soranice yazdığı şiirleri de vardır. Bunu da şöyle açıklayabiliriz; Cegerxwîn Kürdistan’ın tamamını dolaşmış ve birçok bölgesinin lehçesini, ağzını iyi öğrenmişti. Esasında Kürtçe sözcük dağarcığına ve anlatı yapısına hakim olmuş önemli ve hatta az şahsiyetlerden biridir.

Hawar’la birlikte nasıl bir değişim geçirdi Cegerxwîn şiirleri?

1930’lu yıllara kadar aldığı dini eğitim nedeniyle gençliğinde imamlık yapmıştır. Sonra da ideolojik olarak büyük bir değişim yaşıyor. Radikal bir değişime uğruyor, Marksizmi benimsiyor. Ve o dönemim o rüzgarıyla birlikte sosyalist bir dünya görüşünü benimsiyor. Cegerxwîn’in sosyalist dünya görüşüne yaptığı hizmetler, onu savunma biçimi, kullandığı propaganda dili, ona dair oluşturduğu angaje şiir dünyası, kurmayı tahayyül ettiği ideolojik alanı da çok büyük bir inançla, bir müminin çalışma disipliniyle gerçekleştirmiştir. Bu nedenle Cegerxwîn’e bir dünya yurttaşı demek mümkün. Sosyalist hareketin Kürdistan’daki en ateşli savunucusu, önemli temsilcilerinden biri olarak görüyoruz onu. Çünkü Cegerxwîn sadece bir şair değildir. Sosyalist dünya görüşünü savunan, Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine kavuşması için büyük bir mücadele yürüten bir entelektüel ve aynı zamanda büyük bir aktivisttir.

Ronahî li Pey Tarî ye-Lîs Yayınları, 2018.

Yayımlanmamış ve bu ciltlerde yayımlanmayan ilk kitabından biraz daha söz edelim. Nerede bulundu, nerede yayımlandı?

Ben kitaba ailesi üzerinden haberdar oldum. Arap alfabesiyle geçen yıl Güney Kürdistan’da yayınlandı. Yakın bir dönemde bu kitabı Lîs Yayınları olarak Latin alfabesiyle burada yayınlayacağız. Aslında Cegerxwîn şiirinin anlaşılması ve poetik olarak kattetiği evreleri anlamak, Cegerxwîn şiirinin estetik ve edebi kıymetini biçmek için bu kitap çok önemlidir.

Cegerxwin üzerine çalışan çok insan var. Belki de Kürt edebiyatında üzerine en çok yazı yazılan Ahmedê Xanî ve Cegerxwîn’dir. Çünkü Cegerxwîn bir kanondur Kürt edebiyatında. Cegerxwîn’in içine sinerek yayınladığı ilk kitabı Agir û Pirîsk. İlk yayınladığında Pirîsk û Pêtî adını vermişti. Pirîsk bir çeşit kıvılcımdır. “Kıvılcım ve Kor” diye çevirmek mümkündür. Bu kitabı 1945’te Şam’da yayınladı. Celadet Alî Bedirxan’ın önsözüyle yayınlandı. Bu önsöz çok önemlidir. Çünkü orada ilk defa bir Kürt yazar mevcut olan feodal düzene, otoritelere, iktidarlara bir başkaldırı ve karşı duruş sergiliyor. Bu Cegerxwîn’le aynı kuşaktan olan diğer yazar ve şairlerde de vardır. Celadet Alî Bedirxan da aslında Kürt aristokrasisinden gelen bir şahsiyettir. Kürdistan coğrafyasında mir’dir, hükmeden bir insandır. Kitabın önsözünde, “İşlediği konular, karşı çıktığı meseleler açısından başına belaya alacak bir şair” olarak takdim ediyor Cegerxwîn’i.

https://www.youtube.com/watch?v=zwhn3Cr7-g8

Kaynak: Gazete Duvar

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…