İmamoğlu, YSK kararıyla seçim iptal edilmediği taktirde, İstanbul’da İslamcıların 23 yıllık yerel yönetim iktidarına son veren tarihi bir başarıya imza attı. Bu seçim başarısında İmamoğlu’nun çok kısa süre içinde seçmene benimsettiği siyasi tarzının kuşkusuz belirleyici bir rolü var. Bunun yanında, İmamoğlu’na bu yolu açan ve mazbatayı getiren ve herkesin üzerinde mutabık olduğu iki isim daha var. İlki, aday belirleme sürecinde isabetli bir tercih yaptığı bugün anlaşılan Kemal Kılıçdaroğlu ve seçimi almaya kilitlenen bir ekip yaratarak süreci büyük bir başarıyla yöneten CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu.
Hatırlarsınız, bugün herkesin başarıdaki payını teslim ettiği Kaftancıoğlu, çok değil bir yıl kadar önce il başkanı seçildiğinde, sadece iktidar sözcüleri ve basınının değil, partisinin içindeki ulusalcılar ve ana akımdaki bir çok yazarın da hedefi olmuştu. İktidar, Kaftancıoğlu’nun attığı tweetler üzerinden adeta bir ‘düşman profili’ çıkarmıştı ve bununla CHP’yi vurmaya çalışıyordu. Öyle ki, iktidarın Kaftancıoğlu’nu kriminalize eden açıklamalarından işaret alan savcılık, Kaftancıoğlu hakkında yıllar önce yaptığı Twitter paylaşımları nedeniyle soruşturma dahi açtı.
İktidara ve onun yargısına katılanlar ise az değildi. Ulusalcılar, Aydınlıkçılar, İslamcılar ve MHP’liler hep birlikte saldırdı Kaftancıoğlu’na.
Bu saldırılara eşlik eden ‘ana akım’ yazarlar da üst perdeden Kaftancıoğlu’nun istifa etmesi veya görevden alınması gerektiğini telkin ediyordu CHP’ye. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 18 Ocak 2018’de köşesinde şunları yazmıştı:
“O tweet’leri atan birinin CHP gibi merkeze yakın siyaset yapma iddiasındaki bir partinin İstanbul İl Başkanı olması, CHP’yi İstanbul’da geriletir.
O kadar geriletir ki…
CHP’liler…
İstanbul’da esnaf gezisine bile çıkamaz.
AK Parti, MHP ve bilumum CHP düşmanları bir araya gelseler…
Ergen siyaseti yapmaya teşne, siyasi olgunluktan nasibini almamış Canan Kaftancıoğlu gibi bir ismin CHP’ye başkan olmasının vuracağı darbeyi CHP’ye ömür billah vuramazlardı.
Canan Kaftancıoğlu istifa etmeli ya da görevden alınmalı.
Canan Kaftancıoğlu olayı…
En çok CHP’ye umut vermiş kişileri, CHP’den beklentisi olanları yaralamalıdır.
Çünkü bu olay, görece ivme kazanmış partilerini geriye götürecek bir olaydır.
Geriye götürmese bile…
Farklı kesimlerden oy alma kapasitelerini göçüreceği muhakkaktır.”
Yazılanlara CHP içinden gelen eleştiriler üzerine ertesi gün el yükseltiyordu Ahmet Hakan:
“Ben de işte tam da bu nedenle ve gayet iyi niyetle…
– Bu durum partinizi yıpratır.
– İktidar cephesinin eline inanılmaz bir malzeme sunar.
– İstanbul’da bir milim gidemezsiniz.
– Yüzde 25’i bile arar hale gelirsiniz.
– Hiç arzu etmediğiniz sonuçlarla karşılaşırsınız.
– Kamuoyunda yıpranırsınız.
– Esnaf gezisine bile çıkamazsınız.
Diye uyarıyorum.
*
“Karışma kardeşim bize” diyorsanız.
“Biz memnunuz halimizden” diyorsanız.
“Canan Kaftancıoğlu şahane” diyorsanız.
“Oy almasak da olur” diyorsanız.
“İktidara malzeme vermek istiyoruz, sana ne” diyorsanız.
Yani…
Çok memnunsanız…
O zaman ben gölge etmeyeyim…
Buyurun, hayrını görün.
*
Yeter ki…
Yine ve yeniden yenildiğinizde…
“Tayyip Erdoğan nasıl oluyor da her defasında kazanıyor, o yoksa bir siyaset dehası mı?” falan diye sorularla gelmeyin bana.
Çünkü kafamın tasının atmasının önüne ben bile geçemem.”
Ahmet Hakan yalnız değildi. Örneğin Kaftancıoğlu’ya “Ermenici Canan” ifadesiyle saldıran ve “İstifa ettirin” diyen Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar, “Ermenici Canan CHP’yi doğurtacak”diyerek CHP’nin bu tartışmalar sebebiyle bölüneceğini öne sürüyordu. Aynı gazeteden İsmet Özçelik de “CHP, AKP’ye çalışıyor” başlıklı yazısında Kaftancıoğlu’nun il başkanı seçilmesinden sonra “Gerçek CHP’lilerin CHP’den umudunu kestiğini” ileri sürüyordu.
Habertürk yazarı Oray Eğin ise “İçeriğinde bile değilim, sosyal medyanın bir bağımlılık olduğunu ve Canan Kaftancıoğlu’nun fena halde bu hastalığın içine düştüğünden endişeliyim. Eski tweet’lerini gündeme getirenlere karşı hâlâ Twitter’dan laf yetiştiriyor. “Birileri tweet çöplüğünde boğulurken” diyor, İstanbul’u “ilmik ilmik örmekten” bahsediyor. Bunu Twitter’da mı yapacağını merak ediyorum doğrusu. Öngörüsü kuvvetli bir siyasetçi bugün ağlayıp özürlerle kendini kurtarmak yerine “tweet çöplüğü”ne düşmeden düşünecekti” diye yazıyordu.
Kaftancıoğlu il başkanlığını yürütürken de devam etti bu yaklaşım.
Belediye başkanı adaylarının belirlenmesi sürecinde kısa süren istifa krizi de önemli bir fırsattı. Ahmet Hakan’ın 29 Ocak 2019 tarihli yazısı “Canan yoldaş sizin için nöbette Binali Bey”başlığını taşıyordu:
“AK Parti semalarında…
Hafiften de olsa bir karamsarlık baş göstermişken…
“Bu seçim çok kritik” endişesi bir parça etkili olmuşken…
Çarşı pazardan yükselen şikâyetlerden korkulurken…
Aniden bir mucize gerçekleşti.
Canan yoldaş sizin için nöbette Binali Bey
Büyük bir mucize!
Ne oldu?
Şu oldu:
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, ak tolgalı beyler kızı gibi yetişti imdada…
“İstifa ediyorum/İstifa ettim/Yok yok vazgeçtim/İstifa etmiyorum” şeklinde berbat bir müsamere sahneleyen Canan Kaftancıoğlu, bütün bir Türkiye’ye…”
Tüm bu yazılanlardaki ortak beklenti, alınacak olası bir seçim yenilgisinin faturasını Kaftancıoğlu’na kesmekti.
İktidar sözcülerinin ithamlarına eşlik eden tavır, Kaftancıoğlu’nun sadece Kürt sorunu ve Ermeni meselesindeki görüşlerini değil aynı zamanda militarizme ve milliyetçiliğe karşı tutumununu da mahkum ediyordu.
AKP-MHP blokunun ülkeye dayattığı Türk-İslamcı kodların dışında bir siyasetin mümkün olmadığını savunan bu görüşlere göre Kaftancıoğlu da zaten CHP’ye değil, HDP’ye yakışıyordu. Çünkü HDP, ötekiydi, muteber olmayan, cezalandırılması gerekendi ve Kaftancıoğlu’nun savunduğu görüşler de ancak bu kategoride ele alınabilirdi.
Yaptıkları analizler tutmadı. CHP’yi İstanbul’da yüzde 25’lerin altına düşüreceğini iddia ettikleri Kaftancıoğlu, verdiği sözü tuttu ve İstanbul’u CHP’ye kazandıran il başkanı oldu. Seçim kampanyası boyunca ve seçimden sonra gösterdiği çabayla, kuşkusuz ekibiyle birlikte, hem “beceriksiz CHP” algısını yıktı hem de partisine bu zaferi kazandıran en önemli isimlerden biri oldu.
Gösterdiği performans, kuşkusuz, kolektif saldırılarla mahkum edilmeye çalışılan siyasi birikiminden kaynaklanıyordu.
Saraçhane’de dün mazbata alan İmamoğlu’nu dinlemek için toplanan kalabalığın coşkusu ve bileşimi de muhafazakarlığın, milliyetçiliğin ve militarizmin çerçevesi içinde kalarak ‘başarı’sağlanabileceğine ilişkin kalıp yargının da çöpe gitmesi anlamına geliyordu.
Kaynak: Diken
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…