Küresel siyaset dinamikleri toplumlara ideolojisiz, umutsuz ve iddiasız bir dünya dayatmayı sürdürüyor. Ekonominin, ekolojinin ve sağlığın çöktüğü yeni dünya düzensizliği toplumlarda büyük bir karamsarlık yaratıyor. Çoklu krizlerle baş etme becerisi savaş, Covid ve depremde görüldüğü üzere giderek zayıflıyor.
Küresel siyaset, bölgesel siyaseti doğal olarak etkiliyor ve bir hegemonya oluşturuyor. Hegemonyaya karşı direnişlerin büyütülmesi merkezileşen siyasete karşı yerelden örgütlenebilecek yerel dinamiklere kalıyor. Bu yönüyle yüz yıl önce, merkezi imparatorluklar yıkılıp yerine cumhuriyet rejimleri kurulduğu gibi, önümüzdeki yüz yıl da merkezileşen siyasi yapıların baharlaşacağı ve yerinden-yerelden alternatiflerin öne çıkabileceği paradigmal değişimlere gebe.
Her dönemin hegemonik bir siyasal formu var. Son yılların küresel siyasetine otoriter popülist siyasetler damgasını vurdu ve popülizm etkili bir form olarak da epey alıcı buldu. Küresel düzeyde yaşadığımız çoklu krizlerin arka planında yalanın, kutuplaşmanın ve otoriterliğin üzerinde yükselen sağ popülist siyasetler var.
Sağ popülizm, tarihin tekçi rejimlerinden etkilenir. Bu merkezlerden biri olan Türkiye siyaseti Cumhuriyetin ilk yıllarından beri tekçi rejimin arızalarından kaynağını almaktadır. Tek partili dönemden başlayarak ortaya çıkan Şark Islahat Planı, Umumi Müfettişlikler, Sıkıyönetim rejimleri, OHAL dönemleri ve Kürt belediyelerinden başlayarak genele yayılan kayyım rejimi sağ otoriter popülizmi azdıran tarihsel ve güncel parametrelerdir.
Siyasal İslamcılar rejimden kaynaklı demokrasi krizlerini fırsata çevirerek popülizmden kaynağını alan seçimli otoriterlik ile ülkeyi çeyrek yüz yıldır yönetiyorlar. Tekçi sistemi, toplumu ortadan kabak gibi ayıran sağ popülizmle (yeni faşizm) revize ederek ömürlerini uzattılar. Yalan siyaseti, kutuplaşma siyaseti; devleti ve sermayeyi yandaşların menfaatleri doğrultusunda peşkeş çekme ve merkezileştirme, yargıyı ve medyayı doğrudan denetleme, kuvvetler ayrılığı ilkesini kuvvetler birliği ile ikame etme, muhafazakârlıktan ve milliyetçilikten beslenme, batı karşıtı yerli ve milli bir akıl ile hareket etme gibi pratikler, İslamcı sağ popülizmin siyasal kaynakları olarak tarihe geçti. Yıllardır rejimler içinde rejim ürettiler; saray rejimi, kayyım rejimi, KHK rejimi ile muhalifler baskılandı.
Siyasal İslamcıların merkezinde olduğu yeni sistem din, sınıf, ulus ve tüm bunları üst akıl olarak domine eden hegemonik erkeklik üzerinden “yeni egemenlik biçimleri” üreterek yeni bir toplum kırım yaratmak istedi. Yeni inkar ve asimilasyon ile yeni bir egemen ulus; yeni sömürü ve birikim rejimi ile yeni bir egemen sınıf ve telafi edilemeyen doğa kırımı; hegemonik bir inanç ile yeni bir kültür kırım düzeni yaratmak istediler.
Kürtler, sosyalistler, kadınlar, işçi ve emekçiler, ekolojistler bu sistemi reddettiler ve yeni bir toplum kırıma karşı direndiler.
Zincirleri değil tekerrürü kırmak
Ezilenler ve sömürülenler zincirleri defalarca kırdı, fakat önemli olan tekerrürü kırmak der bir bilge. Yani kadınların, sosyalistlerin, ezilen halkların ve doğanın üzerindeki sömürü tekerrürünü kırmak. İktidar nasıl ki kuşaktan kuşağa aktarılan bir zincir ise direniş de kuşaktan kuşağa aktarılan bir tekerrürü kırma pratiğine dönüşebilir. Bilgenin şapkacı örneğini hatırlayalım.
Seyyar bir şapka satıcısı bir gün çok yorulmuş ve bir ağacın gölgesinde uyuya kalmış. Bir süre sonra uyandığında torbasındaki şapkaların olmadığını görmüş. Sağa sola bakmış görmemiş, sonra yukarıya bakınca şapkaların ağaç dallarında dolaşan her bir maymunun kafasında olduğunu görmüş. Maymunlara taş atmış olmamış, seslenmiş olmamış, maymunlar şapkaları bir türlü aşağı atmıyormuş. Sonra şapkacı kafasındaki şapkayı çıkarıp yere atınca bütün maymunlar kafalarına geçirdikleri şapkayı aşağı atmaya başlamış. Böylece adam şapkalarını toplayıp yoluna devam etmiş. Rivayet odur ki yıllar sonra şapkacının oğlu da şapka satmaya çalışırken aynı ağacın altında uyuya kalmış. Uyandığında tıpkı babasının yaşadığı gibi şapkaların olmadığını ve maymunların tüm şapkaları kafaya geçirdiklerini görmüş. Şapkacının oğlu da babasından öğrendiği gibi kafasındaki şapkayı babası gibi yere fırlatmış. Bir süre beklemiş ama maymunlar şapkaları çıkarıp atmamış. Sonra yukarıdan seslenmiş maymunlar:
Senin ataların sana bir şeyler öğretti de bizimkiler hiç bir şey öğretmedi mi sanıyorsun?
Devam edecek…
Kaynak: KARINCA