Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Silifke ile Anamur arasındaki sahil şeridinde balık çiftliği kurmak isteyen şirketlerin 32 adet çiftlik projesine daha ÇED olumlu raporu verdi. Mersin sahillerini adeta işgal etmek isteyen şirketlerin tekeli konumunda. Güney gazetesinden Abidin Yağmur’un haberine göre bir yıl içinde ÇED olumlu raporu verilen 42 adet çiftlikten 29’u 5 şirkete ait olduğu belirtildi. Başta Muğla ve Ayvalık olmak üzere birçok şehirde ‘denizi kirlettiği, turizmi baltaladığı’ gerekçesiyle istenmeyen, davalara konu olan ve mahkeme kararıyla iptal edilen balık çiftliklerine Mersin kıyılarında sınırsız özgürlük sağlanmış durumda. Tarım Bakanlığı, Türkiye’nin tüm kıyı kesimlerinde balık çiftliği kurulmasına izin veriyor ancak balık çiftliği şirketleri Mersin kıyılarında, özellikle Silifke ile Anamur arasındaki kıyıda kümeleştiği izleniyor.
Ticari balıkçılığın dünyanın deniz ekosisteminin yaklaşık üçte birini tahrip ettiğini belirten bilim insanları, yüzyılın ortasına gelindiğinde denizlerdeki hayatın bir daha hiç geri getirilemeyeceğini söylüyor. Biyogüvenlik kanunu gereği GDO’lu hayvan yeminin serbest bırakılması ile beraber tavuk ve tavuk ürünleri, et ve et ürünlerinde olduğu gibi çiftlik balıklarının yemlerinde de GDO’lu yem kullanımında bir sınır yok. Bilim insanları çiftlikte yetiştirilen balıkların besin değerinin çok düşük olduğunu söylüyorlar. Denizlerde büyüyen balıklar omega-3’ü deniz bitkilerinden sağlarlar ancak balık çiftliklerinde, çiftlik balıklarının yedikleri mısır, soya ve çok az miktarda omega-3 içeren yemlerden oluşuyor.
Doğal olmayan yüksek miktarda mısır içeren besinlerle beslenen balıkların zararlı yağ asiti birikmesi gibi problemleri ortaya çıkarırken, balıkların antibiyotiklerle beslendiklerini ve insanlarda da antibiyotiğe karşı direnç kazanma gibi yan etkileri olduğu biliniyor. Ton ve somon gibi balıkların günlük kendi kiloları başına en az üç kilo kadar balık yemeleri gerekiyor. Çiftliklerde ton ve somon gibi balıkları üretmek amacıyla, ançuez ve ringa balığı gibi balıkların soyları tükenme eşiğine geldi. Balık çiftliklerinden dolayı dünya genelinde balina, yunus, fok balığı, ayı balığı, ton, levrek, somon, albatros, penguen ve buna benzer cinslerin yine aynı nedenden dolayı aç kaldıkları belirtiliyor.
Yapılan araştırmalarda balıkların acıyı ve stresi hissettikleri biliniyor. Yapılan araştırmalardan birinde arı zehiri zerk edilen balıklar acıdan dolayı zıplama ve kıvranma hareketleri gösteriyor ve gözlem gruplarındaki diğer balıklara kıyasla, daha sonrasında daha az yüzüyor, daha az yiyorlar ve kalp atışları hızlanıyor. Hayatları boyunca tutsak kaldıkları çiftliklerde, rutin stres altında kaldıkları gibi açlıktan ve oksijensiz kalarak yavaş ve acılı ölümler yaşıyorlar. Kanada’da pembe somon popülasyonunun yüzde 80’inin ölüm sebebi balık çiftliklerindeki deniz bitleri olduğu açıklanmıştı. Ancak hasar bu kadarla kalmıyor; kartallar, ayılar, orkalar ve diğer yırtıcıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için somon yemeleri gerekiyor. İşte bu gibi yırtıcıların da yok olma sebepleri somon sayısındaki azalmadan dolayı oluyor.
Çiftlik balıkları ağların yırtılması sonucu kaçtıklarında doğal ya da yerli balık popülasyonları için tehlike oluşturuyor. Çiftlikten kaçan balıklar yerli türlerle gerek beslenerek, gerekse onlarla gıda ve yaşam ortamı için çekişerek biyolojik çeşitliliği etkileyebilmekte ve doğal balıkların yer değiştirmesine ya da yok olmasına neden olabilmektedirler. Çiftlikten kaçan balıklar yerli türlerden bile olsa, diğer doğal balıkları genetik olarak etkileyip yapısını değiştirebilmektedir. Çiftliklerde yetiştirilen balıklar daha küçük yüzgeçler ile daha iri bir vücuda sahip olmakta ve daha saldırgan davranabilmektedirler. Balık çiftlikleri özellikle sığ, kıyıya çok yakın, kapalı ve yarı kapalı koylarda yapılan üretimler olumsuz çevresel etkileri ortaya çıkarıyor.
Kaynak: Yeni Yaşam
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…