Raporda Türkiye ile daha fazla hiçbir faslın açılması veya kapanmasının öngörülmediği belirtildi. Türkiye’nin AB’ye katılması için Kopenhag Kriterleri’ne uyması ve 33 faslı açıp kapaması gerekiyor. Türkiye gerekli 33 fasıldan sadece 16’sını açabildi ve birini geçici olarak kapattı. 14 fasıl AB Konseyi’nin ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kararıyla geçici olarak açılamıyor. Avrupa Konseyi 2018 yılında Türkiye’nin üyelik ile üyelik görüşmelerinin durma noktasına geldiğini ve yeni bir karara kadar fasıl açılıp kapanmayacağını açıklamıştı. Komisyon bu kararın devam etmesi yönünde tavsiye vermiş oldu.
Komisyon, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi hâlâ önemli bir partner ve aday ülke olarak gördüğünü, ancak Ankara’nın giderek organizasyondan uzaklaştığını belirtti.
117 sayfalık raporda 31 Mart yerel seçimlerine giden süreçte muhalefet partilerinin ve özellikle de HDP’nin ötekileştirildiği ifade edildi. Komisyon, artan siyasi kutuplaşmanın parlamentoda yapıcı bir şekilde diyalog kurulamamasına sebep olduğunu belirtti.
Avrupa Komisyonu, İstanbul seçimlerini tekrarlama kararının ve güneydoğudaki bazı belediyelerde mazbatanın ikinci sıradaki adaylarına verilmesinin YSK’nın meşruiyeti ve dürüstlüğü konusunda “endişe verici” olduğunu yazdı. Komisyon, bu kararlar sonucunda YSK’nın siyasi baskıdan bağımsızlığı konusunda da endişeleri olduğunu belirtti. AB’nin yürütme organı bu kararların demokrasinin en temel hedefine, “milletin iradesinin baskın çıkmasına”, aykırı olduğunu ifade etti.
Raporda OHAL’in 18 Temmuz 2018’de uzatması bitince sona erdiği, ancak meclisten geçen bir yasa ile çoğu OHAL uygulamasının 3 yıllığına kalıcı hale geldiği ifade edildi. AB’nin 15 Temmuz darbe girişimini kınadığı hatırlatılan raporda, kalkışma sonrası yapılan “işten çıkarmaların, tutuklamaların ve gözaltıların” ciddi endişeler yarattığını aktardı.
Komisyon, Türkiye’de hâlâ birçok tutuklu insan hakları savunucusu, aktivist, akademisyen, doktor, gazeteci, politikacı, avukat, hâkim ve LGBTİ birey olduğunu hatırlattı. Komisyon cezaevinde bulunan bu kişilerin bazıları için iddianame bile hazırlanmadığını ve medya ile siyasetçiler tarafından karalama kampanyaları haklarında karalama kampanyaları yürütüldüğünü yazdı.
Avrupa Birliği’nin farklı organları, resmi olarak üyelik sürecinde bulunan bir ülke olduğu için Türkiye hakkında düzenli olarak raporlar hazırlıyor. Hazırlanan raporlar ve gözlemlerin paylaşılması sonucu inceleyen ve üyelik süreciyle ilgili son kararı verme yetkisine sahip olan Avrupa Konseyi, elde ettiği bulgular sonucunda müzakere halindeki ülkelere AB ile daha uyumlu hale gelebilmesi tavsiyelerde bulunuyor. 2019 raporunda Türkiye’nin Avrupa Konseyi tarafından yapılan tavsiyeler henüz uymadığı belirtildi.
Rapordaki yargıyla ilgili bulgulardan biri de şu oldu : “OHAL Komisyonu’nun ötesinde, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bağlamında yerel bir yasal çare sunma kapasitesi giderek azaldı. Mahkemelerin, aralarında insan hakları avukatlarının da bulunduğu önde gelen muhaliflerle ilgili lehte kararlar başka mahkemeler ya da bazen aynıları tarafından bozuldu”.
Komisyon yeni başkanlık sisteminin gücü yürütme organında topladığı, TBMM’nin ise yasama ve gözlem güçlerini perdelediği yorumunda bulundu.
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…