Özgür Denizli

Angel Prado ile söyleşi: “Krizin çözümü komünde” (2. Bölüm) – Ricardo Vaz

El Maizal komünü, Lara ve Portuguesa eyaletleri arasında uzanan ovaların ortasında kurulmuş bir komün. El Maizal, halk iktidarının inşasına dönük mücadele tarihiyle birlikte, Venezüella’daki komüncü projenin de amiral gemisi. Söyleşinin 2. Bölümünde, El Maizal komünü sözcüsü Angel Prado, komündeki siyasal projenin gidişatını, Aralık’taki tartışmalı yerel seçimleri, komünü bugünün bağlamındaki rolünü ve komün meselesinin yeni anayasaya nasıl dahil edilebileceğini anlatmaya devam ediyor

El Maizal mısır üretiyor fakat hasadını devlet şirketi Agropatria’ya satıyor. [1] Ancak eğer komün sosyalizmin inşasına katkıda bulunuyorsa, bütün üretim zinciri üzerinde kontrolü olması gerekmiyor mu?

Bu bizim, komünal şehri inşa etmekteki ve bizim büyümemize ve ileriye yol almamıza izin verecek güçleri biriktirmekteki amaçlarımızdan biri. İlk aşama üretim araçlarının kontrol edilmesini içeriyor çünkü sadece ilk kademe üreticiler olmanın ötesine geçmemiz ve sanayileşme çevrimine dahil olmamız için üretim araçlarına ihtiyacımız var. Üretim araçlarının kontrolünü sağlamadan önce pek çok düşmanla karşı karşıya gelmemiz gerekeceğini biliyoruz fakat hükümetin içindeki ve ülkenin dört bir yanındaki pek çok müttefikimize de güveniyoruz.

İnancımız odur ki, biriktirdiğimiz deneyimle ve siyasal sermayeyle birlikte sadece hammadde üreticileri olmaya devam edip, elimizdeki her şeyi devlete ya da özel sektöre verip ve ardından da bu bölgeyi elinde hiçbir şey olmadan bırakmaya devam edemeyiz, bu saçmadır. Öz-yönetim meselesi, bölgesel öz-yönetimin sorunları çözme becerisinin olduğunun farkında olan insanlarla ilgilidir. Şu anda önceliğimiz gıda ve ekonomimiz de gıda üretimine dayanıyor, bu anlamda sadece üretmeye ve sonunda devletin ya da özel sektörün elimizdeki her şeyi almasına izin vermeye devam edemeyiz.

Bu nedenle, bu yıl, oldukça basit bir teknoloji kullanarak ve topluluklar içinde hammaddeyi alıp işleyemeye, depolamaya ve dağıtmaya olanak tanıyan bir küçük-şirketler ağı kuruyoruz. Örneğin, mısır için küçük bir değirmenimiz ve mısırı işlemek için küçük bir makine koyabileceğimiz bir ahırımız var. Geriye kalan tek şey, kendin-yap yöntemiyle de olsa depolar inşa etmek. Giderek artan süt ve et üretimimizi devlete ya da özel sektöre satmıyoruz, bunun yerine doğrudan topluluklara dağıtıyoruz. Aynı durum komünde ve küçük üreticilerle birlikte yetiştirdiğimiz kahve, sebze ve diğer ürünler için de geçerli.

Bir sonraki adım, bizim en azından bu dinamiği süreklileştirmemize ve kapasitemize uyumlu bir endüstriyel sistemi güçlendirmemize olanak tanıyacak küçük ölçekli bir sanayi kurmak. Polar [2] gibi bir mega-sanayiye sahip değiliz fakat en azından ürettiklerimizi işleyebilir hale gelmeliyiz.

Bir tarım komünüyle üretim çerçevesinde bir örgütlenme yaratmayı hayal etmek kolay. Fakat bir kent komününden bahsedersek, orada üretim nasıl gerçekleştirilebilir? Bir kent komünü ne üretir?

Ben örgütlenmenin zorunluluktan doğduğuna inanıyorum. Daha kalabalık bir nüfusun olduğu yerlerde, daha fazla zorunluluk söz konusu. Kırsal bölgelerde üretilmeyen şeyler şehirlerde üretilebilir. Biz burada mısır üretip sığır yetiştirebiliyoruz çünkü bunun yapabilecek imanlarımız var fakat bir şehirde, herhangi bir evde elbise ya da gözlük, kol saati ve ayakkabı üretebilirsiniz. Gıda da üretebilirsiniz.

Bugün kentlerde yaşayanlar arasında algıladığımız belirli bir “kompleks”, bencil bir eğilim ve sadece köylülerin üretebileceğine, sadece köylülerin komünlerde örgütlenmesi gerektiğine dönük bir inanç söz konusu. Aynı mantıktan ilerlersek, şehirde yaşayanları sadece birer parazit olarak görmemiz gerekirdi. Bir kamyon buradan Caracas’a gıda götürüyorsa, Caracas’tan dönüşte de buraya giysi getirmeli! Bu önemli bir tartışma başlığı. Lara eyaletindeki pek çok topluluğa, El Maizal’a gelip buradan adil fiyatlarda bir şeyler almalarında bir sorun olmadığını söyledik fakat onlar kendi adlarına nasıl bir katkıda bulunuyorlar?

Büyük şehirlerin nüfus yoğunluğunun çok fazla olduğu kentsel gecekondu bölgelerinde, üretim faaliyetlerini geliştirmenin yanı sıra mesela güvenlik sorunları etrafında, toplumsal bir arada yaşama etrafında, sağlık ya da başka hizmetler etrafında örgütlenmek gerekiyor. Büyük sanayiler, mekanik atölyeler vb. Şehirde. İşçiler de gecekondularda yaşıyor! Bu nüfus yoğunluğu sayesinde bilgiye ve teknolojiye daha iyi bir erişimleri var. Aslında, üretici komünün sadece kırsal bölgelerde var olabileceği efsanesinden kurtulmamız gerekiyor.

Sizin de bir üyesi olduğunuz Ulusal Kurucu Meclis’in bugünkü siyasal bağlamdaki rolünün ne olması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Ben Ulusal Meclis’in ekonomik krizle gerçekten başa çıkmak adına yasama rolünü üstlenmesi ve güçlü kararlar alabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hükümetin özel sektöre sürekli bir şekilde çokça bel bağladığını, onlara dolar tahsis ettiğini ve imtiyazlar verdiğini görüyoruz. Özel sektöre pek çok olanak sunuyoruz ve yine de gıda, fiyatlar, enflasyon vb. açısından durumun sürekli olarak daha kötüye gittiğini görüyoruz.

Ulusal Kurucu Meclis iki nedenle çokça destek gördü: Bunlardan biri sokak şiddeti ve yeniden huzuru sağlama ihtiyacıydı ki bu büyük ölçüde başarıldı. İkincisi, yoksul halkı aşırı derecede etkileyen ekonomik durumdu ki halen daha çözülmeyi bekliyor. Ben bugün Ulusal Kurucu Meclis’in anayasayı yeniden yapılandırma ve bizim inandığımız ve Chavez’in önerdiği komünal, sosyalist devlete doğru hızla ilerlemeye izin verecek bir dizi yasayı uygulama rolüne de sahip olduğuna inanıyorum. Meclis’in alması gereken önemli kararları henüz almamış olduğunu da akılda tutarak, seçimleri kazandığımızda [3], ülkenin hangi siyasi hattı izleyeceğini görmeye yönelik muazzam bir ilgi ve umut söz konusu.

Yeni anayasada komünün yeri nedir?

Bizler komünün anayasanın maddelerinden biri değil, bütün anayasaya nüfuz eden bir başlık olması gerektiğine inanıyoruz. Eğer önümüzdeki yolu komün belirleyecekse, o zaman bütün anayasa da bunu yansıtmak durumdadır, böylece devlet de komünal devlete ve sosyalizme dönük olarak yeniden konumlandırılacaktır. Anayasadaki 350 maddeye komünün var olduğu yazılı bir 351. madde eklemenin hiçbir anlamı yok! Ne türden bir devlet inşa etmek istediğimiz açıklığa kavuşturmak adına, anayasanın ilk maddesinden son maddesine kadar komün konusunun bütün anayasaya nüfuz ettirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Yine, komünün sadece hukuki ve idari meselelerle ilgili bir şey olmadığının da altını çizmemiz gerekiyor. Komün aynı zamanda kültürel bir meseledir; yeni bir hükümet kültürü, yeni bir siyaset yapma biçimi ve yeni bir kaynak yönetimi ve tahsisi tarzı inşa etmekle ilgilidir. Bu ihtiyaçların hepsinin yeni anayasada yer alması gerekiyor. Dahası, kültürden bahsettiğimizde bir terimler bütününden de bahsetmiş oluyoruz. Aksine, belediyelerden ya da idari bölgelerden bahsettiğimizde ise bizim olmayan şeylerden bahsediyoruz!

Dolayısıyla, komün aynı zamanda ülkenin bölgesel örgütlenme biçimiyle de ilgili bir şey. El Maizal’ın iki eyalette iki belediyesi var fakat az önce söylediklerim buralar için de geçerli. Asıl zorluk, siyasal ve bölgesel bir kopuştan ziyade ülke topraklarında halkın mantığına, insan coğrafyasına dayanan bir yeni örgütlenme tarzı yaratmak ve sömürgecilik döneminden miras alınmış sınırlardan kurtulmaktır. Komün bir anlamda Simón Rodríguez’in “toparşi” kavramına geri dönmekle ilgilidir: Bütün yerleşim bölgelerinden doğru ve bu bölgeler ile birlikte yönetmek.

Chavez’in pek çok yerde komün ile ilgili yaptığı önerileri de dikkate almamız gerekiyor…

Ben Başkan Chavez’in önerisinin oldukça somut bir öneri olduğuna ve yeni iktidar geometrisi üzerine söylediklerinin oldukça ilginç olduğuna inanıyorum. Bölgesel örgütlenme meselesinde, Chavez’in önerileri oldukça cazip önerilerdir. Örneğin Chavez önce “komünal konsey”, sonra da komün düşüncesini ileri sürdü. Komünü ardından “komünal şehir” düşüncesi ve ardından da “komünal federasyon” düşüncesi geldi. Nihayet, en yüksek düzeyde, bütün ülkeyi baştan başa sarmalayan bir komünler konfederasyonuna sahip olacağız.

Bugün ben, her ne kadar kumandan Chavez’in önerisini unutmuş olsak da, durumu telafi etmeye dönük bir bakış açısıyla Ulusal Kurucu Meclis’te ilginç ve yoğun bir tartışmaya yol açmalıdır. İleri gitmenin yollarından birisi budur. Belki tek ve en mükemmel yol bu olmayabilir fakat Chavez bunun üzerine çalıştı ve bunu önerdi ve bizler de bulunduğumuz yerden, sosyalizme doğru yol alırken yeni devletin bölgesel örgütlenmesini yürütmek açısından bunun gerçekleştirilebilir bir yol olabileceğine inanıyoruz.

Az önce bahsettiğim gibi, El Maizal iki eyaletin sınırları içinde yer alan topraklara sahip ve bizim komünal şehrimiz pek çok yerleşim bölgesine yayılacak. Toplam dört komünün bulunduğu buradan Buría’ya uzanan öngördüğümüz komünal federasyon ise üç eyalette yer alan toprakları bir araya getirmiş olacak: Yaracuy, Lara ve Portuguesa. Bu anlamda, yeni anayasanın bu yeni bölgesel tarzı, Chavez’in de ileri sürdüğü biçimde karşılaması gerekiyor: Yeni bir terminolojiyle, yeni biçimlerle, yeni bir mantıkla ve bölgelerde yeni bir iktidar geometrisiyle birlikte.

Notlar

[1] Bir başka söyleşide, El Maizal komününün üretim faaliyetleriyle birlikte devlet ile olan karmaşık ilişkisine ayrıntılı şekilde değineceğiz.

[2] Venezüella’nın en büyük gıda şirketi.

[3] Bu söyleşi, Niclas Maduro’nun yeniden seçildiği 20 Mayıs başkanlık seçimlerinden önce yapılmıştır.

[Venezuelanalysis’teki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]

Kaynak: Sendika.org

http://ozgurdenizli.com/angel-prado-ile-soylesi-krizin-cozumu-komunde-1-bolum-ricardo-vaz/

 

Exit mobile version