11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “AK Parti’nin kurucu ilkelerinden yolunu çeviren ben miyim?” Diye sordu. ”Diye sordu.” Elimdeki 30 km öteyi yukarıya dürbün ile çalıştığımda yaptığım engeli, engebeyi işaret ettiğim için suçlanmam haksızlık neden nedir? ”İfadesini Gül,” Bugünü bir plan arka planı işte geçmişşte uyarılarıma da yol açar, konulara farklı yaklaşımlardır “diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AKP’yi kuran, AKP iktidarının ilk başbakanı ve ilk cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, 31 Mart yerel seçimleriniz için olarak, “Mazbata, hayırlı uğurlu olsun. bir zaman var. Bunu yapabilirsin, çok önemli problemler bizi bekliyor. Önceliğimiz ekonomi olmalı “dedi.
Ocak Medya’da Veysi Dündar, “11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile içten bir görüşmenin notları …” başlıklı yazlığındaki Gül ile görüşmekte dairesinde aktardı; gözlemlerini paylaştı. Dündar’ın yazısı şöyle:
Her zaman “güç olmasındansa geç olması evladır” denir. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Saraçhane Meydanı hıncahınç dolmuş iken sohbete başındaki da bu bilge dinle doğrular nitelikte oldu.
Her ne kadar Ekrem İmamoğlu için mazbataya giden yol geçmiş emsallare nazaran hem güç hem de geç olsa da, 17 Nisan akşamında bugün Türkiye’nin kilitlendiği saatlerde, benim için biraz geç ama açık olması gerektiği yerde olduşti.
İstanbul’un yeni ve nevzuhur mekanı UNIQ’e komşu bir cumhurbaşkanı yerleşkesinin farkında değildim. Bu vesile ile varlığından haberdar oldum.
Sn. Gül ile çok önceden sözleşmiş idik. Araya giden başka söyleşilerin trafiği nazik devlet adamının benim hukukumu gözeterek böyle müstesna güne randevu verdik bir bakıma Allah’ın da lütfü oldu.
Normal iletişim temalı seçim yorumu ile dün tanıttığımız söyleşimiz esasen ne anlama geliyor, ne de cevabın olduğu yerde hoş bir sohbetten ibaret geçti.
Ne kaleme ne kayıt cihazına başvurmadan hemen önce ne yazıp ne de olsa güvenir ve onunla oynayabileceğim oyunlar eksik.
Sn. Gül’ün Maslak’ın çalışma ofisinde geçen 1,5 kez görüşmede beni hem (biraz) şaşırtan hem sevindiren en önemli hususu söylemeden geçmemeliyim.
Daha kapıyı ilk çalışıyorum anda koruma ve yardımcı personelin yazılarmı takip ettiklerine göre ifadeleri yanısıra Sn. Cumhurbaşkanı önünde yol hikayelerime kadar -hem de eşi Hayrünnisa Hanım’ın da ilgilendiği bilgisiyle-detay içerecek şekilde planlamamın zikredilmesi gayet motive edici oldu.
Suya olmasa da dijital dünyanın büyük veri emanet ettiğimiz yazıların böyle olabilirse bundan daha fazla gönendirici ne olabilir?
Bana Mardin’de diktiği zeytin ağacını gösterdiği kitabın sayfalarını çevirirken benim yol hikayelerini işaret ettiğim hususu da açıkladı.
Mardin’in birleştiren modeli hepimiz ve herkes için yol gösterici olmalı. Bir model aranıyorsa bu Mardin modeldir.
Hem bir Mardinli olarak hem de bu konuda kalemini oynatmış bir yazar olarak mutluluğumu gizlemek istiyorum.
İş yaptığımız faaliyetin, yani İnternet medyasının detaylarını paylaşmaya çalışın gelince, bu işin tr. Ocak Medya için gerçek bir “gönül” işi ve maddi menfaatsız olduğu yerde ifadelerini imtina etmedik.
Öyle ki, sitemizin kurucusu duayen gazeteci Fehmi Koru’ya dairesi “acaba olmasını desteksiz mi bıraktık” ifadesini de kulağımızla duymuş olduk.
Abdullah Gül ile programladığımızdan uzun ve programlanamayacak kadar samimi görüşmemizin notları bahsettiğim gibi zihnime nakşettiklerimle mahdut.
Bu notların en başında dün tanıtım iletisinde yer alan normal iletişim mesajını koymak lazım. “Mazbata, hayırlı uğurlu olsun. Artık normalleşmenin zamanıdır, vaktidir. İktidarın önünde 4 – 4,5 yıllık kesintisiz bir zaman var. Bunu en iyi şekilde yaparak yapabilirsiniz. Çok önemli problemler bizi bekliyor. Önceliğimiz ekonomi olmalı ”dedi.
Buna göre sosyal medyada yer alan yorumdaki eleştirel tona ve bir miktar Sn. Gül’e ithaf edilen tarafgir yaklaşımı dair tek bir yorumum olacak: Son bir yıl boyunca birliktemı okuyanlar, Sn. Gül’ün benim aracılığımla bildirimi normalleşmeden kastının ne olduğunu belirleyip teslim ettik.
Normal olanın kuralların başında yazılması, maç oynanırken ve bittikten sonra değişmemesi gerekir dairesi yazarken onca yazı ile Sn. Gül’ün vurgusu eski bir şablonun keskinliğini mutabık bana göre.
Tam da burada; “Ak Parti’yi kuran ve onun ilk cumhurbaşkanı olarak tarifeli geçen Gül ile bugünkü Akparti’yi ayıran çizgi ne?” Sorusu akla gelmeli. Buna dair basit ve yalın bir yanıt var aslında. Sn. Gül “Akparti’nin vizyon belgesini yazıyor ve ona hala uyduğunu” ifade ediyor. “O belge ne diyorsa ben o rotadayım” diyor.
“AkParti’nin kurucu ilkelerinden yolunu çeviren ben miyim? Elimdeki 30 km yukarı yönünü dürbününü araştırarak gördümüm engeli, engebeyi işaret ettiğim için suçlanmam haksızlık tasarımı nedir? ”Diye soruyor.
Ak Partililerle ne zaman görüşme imkanı oldu ise orada olanlar ifadeleri kaçınmadığını belirtti. Tayyip Erdoğan ile uzunca bir süredir görüşmediğini ifade etti. Ve belki de şu hususu benim için ilk varsayılan altını çizerek zikrediyor:
“Benim Cumhurbaşkanlığımım iade edildi kanunların çetelesi tutulmadı. Ama bugünü anlaması arka planı işte geçmişişte uyarılarıma da yol açar, konulara farklı yaklaşımlardır. Kanun hazırlıklarını yakından takip ettim, yanlış bulduklarımın Meclis’e sunulmadan önce değişmekte sağladım. ”
Sn.Gül’e 24 Haziran öncesi adaylık ve akabinde orada olup bittiğini sormasamımızda hem ona hem kendime kendim haksızlık orada olurdum. (Halk TV’de canlı yayında paylaşmıştım).
Sn. Gül adaylık süreci devam ederken Sn. İbrahim Kalın ve Sn. Hulusi Akar’ın geçmişini ziyaretleri ziyareti tabii ki hatırlıyor. “Birisi okul arkadaşım (Akar) diğeri ise bizatihi kendimin yurtdışından Amerika’dan (Kalın) davet edip siyasete sunan biriydi” dedi. Bu ikilinin; adaylık konusunda bir şeyler geliyor, ilikli ceketler ve saygın bir dileğiyle görüşlerini sorduklarını ve cevaplarını aldıklarını belirtti.
O görüşmede: “Kimsenin kimseyi ne istiyor ne de cüreti oldum” ifade etti.
Sn. Abdullah Gül iç rahatlığı ile ülkeyi acı çekerek yönlendiren cemaat yapılanmasında rahmetli Erbakan’ın talimatı ile iştirak açtığında banka açılışı haricinde bu yapılanma ile birlikte tevafuka tabi olduğu net ve açık şekilde ifade etti.
17/25 sonrası ne yapılmak isteniyorsa öğrenmeye başladığını, ancak devam eden ilerleyen dönemlerde yönetilemez hal aldığını anladığını ifade etti.
Sonuçta Cumhurbaşkanlığı adaylığı konunun o şekilde sonuçlanmasının yanı sıra odaklı bir gözdağından değil siyasetin olağan şartlarında Meral Akşener’in tercihinden kaynaklandığını (belki bir kez daha) söyledi.
27 nisan e-muhtırasına mukabil cevabını o gece bizzat kaleme aldım, 15 temmuzda telefona çağrı yapabilir.
“Kendisine neden daha sık sık yapmıyorsunuz?” Diye sorduğumda; “Artık o odada olmasam bile bir başkanını ne dediğimizi söyledik, söz dileğiyle kurlarına, bizim ekonomiye etkiliyoruz. Buna hakkımız yok. Ben cumhurbaşkanı görevim bittiğinde günlük siyasi tartışmaların uzağında olacağımı söylemiştim. Ölçülü konuşmak zorundayız. -KHK olsun, Başkanlık olsun, vb- çeşitli çoktur, açıklamalarımı yaptımdır. Ben bir parti başkanı olmadığım için her gün açıklama yapmam doğru olmaz ”dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmekte ve ilzamasında bir devlet adamı olarak görüşmekte, bugünlerde bağlanabiliyoruz. Bu sadece bana özgü olmamıyor. Avrupa ve dünya ile entegrasyonun bir yolu da budur. ”Bu ifadeler açıkçası biraz gurur biraz dalenmesi içermekte.
Diyalogdan kimse bir şey kaybetmez.
Örnek alınacak bu hasletin bir devlet geleneği halini aldıktan daha güzel ne olabilir?
Türkiye’nin ekonomik açıdan uzaklaştığını düşünüyorum. Ne de olsa üniversitede ekonomi dersleri vermişti.
İktidara önündeki 4,5 seneyi hayırlı kullanma tavsiyesinde sunulmuştur.
Tabii ki “yeni bir parti kuruyoruz sen de bize katıl” demedi. Ama açık söylemek istediğimiz tüm bilgileri ülkeye ve siyasete dair. Gül’ün bu topa gireceğine delalet ediyor. Tabii nasıl ve ne şekilde?
Biraz makale biraz söyleşi tadındaki yazımı karşımda son derece moralli bir Abdullah Gül bulduğumu ifade etmeden bitirmemeliyim.
Kendisine beni anlatarak iki insana -George Clooney ile amcama- olan benzerliğini ifade ettim. Beraber fotoğrafçının karşısına geçtiğimizde bir yönetmen kaygısı ile acaba Sn. Gül’ün karizması altında ezilecek miyim endişemi paylaştığımda aldığım yanıt yanıt ise benim de yeterli kifayete haiz olduğum idi. Resimlere bakanlar buna dair kararı verilir.
Kapıdan girdiğimde mazhar olduğum hararetle uğurlanırken daha uzun bir söyleşinin de sözünü almanın iç rahatlığına sahiptim.
(Bir oğlu değil, masasında tesadüf söylediğim Sinan Eskicioğlu kitabına dair olsun olsun. Bu kitabın ana fikrini idim yazmış.
Kaynak: T24
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…