Geçen hafta Cuma günü, 200 milyar doları aşan değeriyle ABD’nin en büyük 16. Bankası olan Silicon Valley Bank (SVB) iflas ilan etti. Bu haklı olarak “acaba yeni bir 2008 krizi mi geliyor?” korkusunu yüreklere düşürdü.

SVB kırk yıl önce Kaliforniya’da Silicon Vadisi’nde yaptığı yatırımlarla teknoloji şirketlerinin en tercih edilen bankası haline geldi ve Covid-19 krizi yıllarındaki isabetli yatırımlarıyla altın dönemine kavuştu. Teknoloji vadisinin şirketleri her türlü mali işlemlerini bu banka üzerinden yapmaya başladıkça o da fazla sermayesini o zamanlar en iyi yatırım alanı olarak görünen devlet tahvillerine yatırdı. Faizlerin düşük olduğu dönemde isabetli olan bu yatırım ABD Merkez Bankası FED’in, ekonomide ekol yaratmış olaniktisat dehası” Erdoğan’a kulak asmayıp, enflasyonu düşürebilmek için faiz oranlarını kademeli olarak yükseltmeye başlamasıyla birlikte devlet tahvillerinin değerinin düşmesine ve neticesinde SVB’nin de bundan büyük zarar görmesine yol açtı.

Bu durum, teknoloji şirketlerinin nakit ihtiyacının artmasına denk gelen bir dönemde ortaya çıktığı için de bankayı ciddi bir ödeme zorluğu içerisine soktu. Zira devlet tahvilleri vadesi gelmeden değerine satılamazdı. Paralarını geri isteyen şirketlere ödeme yapabilmek için de tek çare eldeki tahvilleri değerinin altında bir fiyata satışa çıkarmaktı. Banka tahvillerini elinde tutmaya devam edebilecek likiditeye sahip olsaydı böyle bir sonuçla karşılaşması elbette ki beklenemezdi ama normal şartlar altında da hiçbir banka o kadar büyük bir likiditeyi elde tutmaz, zira bu büyük karlardan mahrum kalmak anlamına gelir. Duran para her zaman için sermayedarı için kayıp demektir.

Bankanın elindeki devlet tahvillerini değerinin altında satmaya başladığı haberinin çıkmasının üzerinden iki gün geçmeden müşterilerin paralarını hızla çekmeye başlamalarıyla banka kasaları boşaldı ve Silicon Valley Bankiflasını ilan etmek zorunda kaldı. Banka’nın 8 Mart’ta 1.75 milyar dolarlık sermaye artırımı yaptığı haberinin çıkması “Birdenbire herkesi bankanın sermayesinin yetersiz olduğu konusunda paniğe sürükledi”. Bankanın müşterilerinin çoğu da büyük yatırımcılar olduğundan banka kasalarının boşalması için iki gün yetti ve Mart’ın 10’unda SVB iflasını ilan etti.

Bu 2008 küresel krizinden beri dünya çapındaki ikinci büyük iflas oldu. Birincisi Çin’deki ikinci en büyük inşaat yatırım şirketi olan ve sağlıktan elektronik dahil madensuyu ve futbola  kadar geniş bir alanda 3.8 milyon çalışanıyla faaliyet gösterip, Fortune 500 şirketi arasında 122. sırada yer alan Evergrande Group 305 milyar dolarlık borcunu ödeyemeyince 355 milyar dolarlık servetine rağmen 2021’in Eylül’ünde iflasını ilan etmek zorunda kalmıştı. Elinde 1.4 milyon ev siparişi olan bu inşaat devinin batışı, ABD’deki Lehman Brothers’ın iflası gibi bir domino etkisi yaratabileceği endişesi yaratsa da Çin’in merkezi denetimi başkalarına göre yüksek olan banka sistemi bu iflasın zincirleme bir etki yaratmasının önüne geçebildi.

SVB’nin yatırımlarının dünya çapında olması dolayısıyla, bankanın iflası, İngiliz Hükümetini, Merkez Bankasını yanında birçok büyük bankayı harekete geçirdi ve nihayetinde SVB’nin tüm İngiltere operasyonları 1 pound karşılığında HSBC tarafından satın alındı. İflasın ilan edildiği cuma günü Silicon Valley Bank’ın İngiltere şubesinin mevduatlarının 7 milyar pounda ulaşmış olduğu ve İngiltere’nin teknoloji şirketlerinin neredeyse yarısına finansman sağladığı göz önünde bulundurulursa krizin çapının nerelere vardığı daha iyi görülebilir.

Aralarında Microsoft, Google, Meta (Facebook’un sahibi),  Zoom, PayPal gibi teknoloji şirketlerinin 2023 Ocak’tan beri gerçekleştirdikleri işten çıkarmalar 160.000’i buldu. Bu sayı 2022 yılında küresel çapta 240.000’e ulaşmıştı. Bu yıl ise ilk iki ayda bu sayıya ulaşılmış olması durumun ne kadar vahim noktaya vardığını göstermektedir. Pandemi döneminde muazzam gelişmeler kaydeden sektörün içine sürüklendiği böyle bir kriz döneminde teknoloji şirketlerinin en önemli dayanaklarından biri olan Silicon Valley Bank‘ın batmış olması, ABD Hükümetinin verdiği ödeme garantilerine rağmen şirketlerin durumlarının daha da kötüleşmesine neden olacağı aşikar görünmektedir. Bu zaten içinden çıkılamamış olan 2008 krizinin yeni bir evresinin eşiğinde olunduğuna dair bir işaret anlamına gelebilir. Zira bugüne kadar neoliberal sermaye birikiminin yerine geçirilebilmiş bir yeni sistem yok ve eskisi de 2008 kriziyle birlikte sonuna gelinmiş olduğunu çoktan ilan etmişti.

Bu krizin işaret ettiği tehditler karşısında Merkez Bankaları faiz oranlarını artırmaya ara vermek zorunda kalabilirler. Ancak bu da mevcut enflasyonun engellenmesi politikalarıyla temelden bir çatışmaya girme yani, enflasyonun yükselmeye devam etmesi anlamına gelir ki, o da bir başka kriz tetikleyicisi görevi görebilir.

Dünya çapında enflasyonun sürmesi ve artması Türkiye’ye de enflasyon artışı olarak yansıyacak ve seçim sonrası oluşacak hükümetlerin var olanların yanında, depremin yarattığı asgari 100 milyarlık liralık kaybın telafisi için gerekli kredileri bulmakta daha ağır koşullarla yüz yüze geleceğine işaret etmektedir.