Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 115 çocuğa cinsel istismarı ortaya çıkaran Sosyal Hizmet uzmanı İclal Nergiz ile Sendika.org’tanGül Gündüz söyleşti.
Öncelikle açılan soruşturma kapsamında görülen davada hastane yetkilileri hakkında yurt dışı yasağı kaldırılırken, istismarı resmi kurumlara bildirdiğiniz için hakkınızda zorla getirilme kararı verildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Duruşma 25 Haziran’da görüldü ve tarafıma herhangi bir tebligat yapılmadı. Bu nedenle duruşmaya katılmadım. Şayet tanık olarak dinleneceğimi biliyor olsaydım kesinlikle giderdim. Çıkan ‘zorla getirilme kararı’ ise rutin bir uygulama, yani bana özel bir durum değil. Bir sonraki duruşmaya mutlaka katılacağım.
Son zamanlarda çocuklara yönelik cinsel istismar, öldürme, kaçırma gibi vakaların arttığını söyleyebilir miyiz? Yoksa hep vardı ancak resmi verilerin gizlenmesi, açıklanmaması, bu vakaların kayıtlara geçmemesi, haberleştirilmemesi gibi nedenlerle mi şimdi artış varmış gibi düşünülüyor. Bir sosyal hizmet uzmanı olarak bu konuda ne söylemek istersiniz?
Sosyal Hizmet alanında aldığım eğitimler sırasında da bu konu hususunda sürekli muallakta kaldığımız zamanlar oldu. Öncesinde haberleşme araçlarının bu kadar yaygın olmaması, yaşanan olaylarda toplumun mağduru gizleme, saklama eğilimi içinde olması, yetkililerin dahi yaşanan çocuk cinsel istismarı algısının bu noktada olmayışı gibi nedenlerle, aslında geçmişle çok değişmeyen istismar verileri olduğunu söyleyebilirim. Önceleri var olan cinsel istismar vakalarının ortalama yüzde 10 bilinirken, bugün bu oran çok daha fazla.
Peki devletin çocuk istismarı konusunda aldığı tedbirleri, yasal düzenlemeleri caydırıcı, önleyici buluyor musunuz?
Ne yazık ki devletin çocuk istismarı konusunda aldığı tedbirlerin, yasal düzenlemelerin caydırıcı veya önleyici bir yanı yok. İnsanların en büyük özelliği, ne kadar trajik olursa olsun, başımıza gelen kötü tecrübeleri zamanla unutmak ve buna yönelik önlemler almamak. Ne yazık ki durum böyle olunca tüm caydırıcı düzenlemeler olaylar olduğunda yapılırken, önlemeye yönelik hizmetlerimiz de oldukça eksik kalıyor. Sanırım bu konudaki araştırmalara destek vererek öngörülü çalışmalar yapma zamanımız çok öncesinde başlamalıydı.
İdam, kimyasal kastrasyon gibi cezaların etkili olabileceğini düşünüyor musunuz?
İdam, kimyasal kastrasyon gibi cezalar Türkiye’nin yapısına etki edecek, suçları önleyebilecek nitelikleri taşımıyor. Aslında bu konuda sayfalarca yazı yazabilirim. Mesela ceza alan insanların sadece özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla o suçtan vazgeçmediği/vazgeçmeyeceğini görmemiz gerek. Örneğin, gençlerin basit suçla cezaevine girip işlediği suçu daha profesyonel işlemeyi öğrendikleri gibi.
İnsan haklarını görmezden gelerek davranmak, sadece bu tip konular gündeme geldiği zaman toplumsal olarak tepki gösterip susarak ve işi kısa yoldan, yani sağ duyulu davranmadan, öfkeyle, kinle hareket edip idamla çözmeye çalışmak ne kadar sağlıklı olabilir? Çocuk haklarını savunurken, insan haklarını ihlal ederek çözüm bulmak, kalıcı bir çözüm bulmaya değil, kaosun büyümesine yol açmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Neler yapılabileceği konusunda sizin önerileriniz var mı?
Var olan sorunları birbirimizin egolarını yatıştırmak için tartışmak yerine artık “kabul edip” çözüm odaklı çalışmaya başlanması gerek. Bence öncelikle caydırıcı ve önleyici uygulamalar konusunda işi siyasetten uzaklaştırıp, gerçekten alanında uzman kadroyla çalışılmalı.
Madde madde açıklayabiliriz aslında:
Sizin bu alanda çalışmalarınız oldu mu?
Böyle bir sorun için 2014 yılında “Adölesan (18 Yaş altı) Gebe Merkezi Projesi” yazmaya başlamıştım. Kabul ettim, böyle bir sorun var. Peki benim sorumluluğum ne? Ne yapabilirim? Hop ardından dedim ki böyle bir merkez olsa ve bu gençler, çocuklar buraya gelip hem adli hem fiziksel, psikolojik hem de ekonomik sorunlarına yönelik ihtiyaçlarını karşılasak. Aynı zamanda elimizde sağlıklı veriler olsa. Yaklaşık 100 hamile çocukla yaptığım görüşmede annelerinin de 18 yaşında altında evlendiğini ve çocuk sahibi olduklarını öğrendim. Peki bu halkayı kırmak için böyle bir merkez yardımcı olmaz mı? Bence olur. Buna benzer o kadar güzel projeler, çalışmalar var ki. Gurur duyuyorum yapanlar adına. Yani kısaca, sorunu kabul edelim, çözüm arayanlara da biraz daha fazla destek olalım derim.
Kaynak: Sendika.org
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…